25 MART YEREL SEÇİMLERİ ÜZERİNE (1)
Gönderen komdev - January 01 2000 00:00:00
6 Kasım 1983 genel seçimlerinden ve askeri faşist diktatörlüğün yerini ordu güdümlü parlamenter maskeli faşist diktatörlüğe bırakmasından sonra, Türkiye’de en önemli politik olay yerel yönetimler için seçimlerin yapılacak olmasıdır. Bu seçimlerde, özel olarak proletaryanın, genel olarak halkın alması gereken taktik tutum ne olmalıdır? Makalemizin ana konusu bu olacaktır.
Haber Metni
6 Kasım 1983 genel seçimlerinden ve askeri faşist diktatörlüğün yerini ordu güdümlü parlamenter maskeli faşist diktatörlüğe bırakmasından sonra, Türkiye’de en önemli politik olay yerel yönetimler için seçimlerin yapılacak olmasıdır. Bu seçimlerde, özel olarak proletaryanın, genel olarak halkın alması gereken taktik tutum ne olmalıdır? Makalemizin ana konusu bu olacaktır.
Yerel yönetimler belediyelerdir, il genel meclisleridir, muhtarlıklardır. (İhtiyar heyetleri danışma organlarıdır.) Bu kurumlar, toplumsal örgütlenmede önemli bir yere sahiptirler. Yerel yönetimler, yol, su, elektrik, kanalizasyon, imar, temizlik, vb. toplumsal hizmetler alanında faaliyet gösterirler. Ama, onların önemi yalnızca bu tür toplumsal görevlere sahip olmalarından ileri gelmemektedir. Bu kurumlar, toplumun ekonomik, politik ve kültürel yaşamında önemli rol oynarlar. Onları halka gerçekten hizmet sunan kurumlar olarak çalıştırmak düşüncesi ve yeteneğinde olan komünistlerin, diğer devrimcilerin ve içten demokratların binbir türlü seçilme zorluklarına karşın, bu kurumlar, halkın toplumsal örgütlenmede yönetici görevler üstelenmesi bakımından büyük bir önem taşırlar. Kapitalizm koşullarında halk kitlelerinin karşılaştıkları zorlukları, çektikleri sıkıntıları azaltmak, kapitalist sistem altında daha iyi yaşam koşulları elde etmek ve kapitalist sistemi eleiştirmek ve teşhir etmek için bu kurumlardan yararlanmak gerekir. Bu kurumlardan, halk kitlelerini, onların günlük yaşantılarına ilişkin birçok sorunun tartışılmasına, kapitalizmin eleştirisine, sorunların şu ya da bu düzeyde çözümü işine katmak için yararlanmak komünistlerin görevleri arasındadır. Gerek uluslararası tecrübeler, gerek Türkiye’de elde edilen tecrübeler, bu kurumların, bazen, hükümete ya da politik rejime karşı birer muhalefet noktaları haline geldiklerini göstermektedir. O halde, komünistler bu kurumlar için yapılan seçimleri her koşul altında ciddiyetle ele almak zorunluluğu duyarlar.
Proletaryanın yerel seçim taktiği ne olmalıdır?
Parlamento seçimlerinden bu yana geçen zaman içinde, genel olarak burjuva kurumlara karşı alınması gereken taktik tutum bakımından politik koşullar değişmiş değil. Proletaryanın taktiği boykot olamaz. Yani, bu kurumlardan, kitlelerle bağ kurmak, olan bağları geliştirmek, onları mücadeleye çekmek, bu kurumlar aracılığıyla kitleleri toplumsal görevlerin yerine getirilmesi işine katmak için yararlanmak gerekiyor. Devlet organı omayan kurumlar (muhtarlıklar bunun dışındadır; çünkü, bu kurumlar doğrudan doğruya devlete bağlıdırlar) için seçim yapılıyor olsa bile, yerel seçimler, gerek devrimle karşı-devrim arasında, gerek karşı-devrim içinde, gerekse devrim cephesi içinde politik mücadelenin alanlarından biridir.
Yerel seçim dönemi, genel olarak halkın olduğu gibi, işçi sınıfının da politikaya, yerel sorunlara ilgisinin arttığı bir dönemdir. Bu gelişme, komünistlere, pratik çalışmanın çeşitli alanlarında (propaganda, ajıtasyon ve örgütlenme) çalşmalarını artırmaları, inisiyatiflerini geliştirmeleri görevlerini yüklüyor. Komünistlerin pratik çalışmaları, kitlelere sosyalist ve demokratik propagandanın yapıldığı, seçimlere katılan politik patilerin ve adayların sınıfsal ve politik karakterlerinin, aralarındaki mücadelenin nedenlerinin ve yerel yönetimlerin kapitalist sistem içinde oynadıkları rolün ve belediyelerin, muhtarlıkların, devrimci-demokratik halk cumhuriyeti ve sosyalizm koşullarında gerçekten halk yararına çalışabileceklerinin açıklandığı, demokrat (ve varsa devrimci) adayların propaganda, ajitasyon vb. bakımlardan desteklendiği çalışmalar olacaktır.
Seçimlerde yalnızca propaganda ve ajitasyon ile yetinmek olmaz. Öncelikle, politik koşullar ve çeşitli olanaklar parlamento seçimleri dönemine göre farklılıklar taşıyor. Örneğin, parlamenter maskeli faşist diktatörlüğe geçişin ve faşist cuntanın planının gerçekleşmemiş olmasının (Milliyetçi Demokrasi Partisi’ nin şahsında Kenan Evren’ in temsil ettiği devlet başkanlığı kurumu ve askeri otorite parlamento seçimlerinde yenilgiye uğradılar) politik rejimde yumuşamaya yol açtığı bir gerçektir. Bu yumuşamanın da etkisiyle, bağımsız demokrat (ve devrimci) adayların yerel seçimlere katılmaları ve onların çevresinde seçim kampanyaları örgütlemek, bütün zorluklara, sınırlı olanaklara ve adayların gösterecekleri tedirginliklere, vb. rağmen olanaklıdır. Bu, özellikle işçi mahallelerindeki ve ilerici, devrimci düşüncelerin yaygın olduğu köylerdeki muhtarlık seçimleri için geçerlidir. Yerel seçimlerde yerel etkenler ve adayların kişisel özellikleri çok büyük rol oynarlar. Köy ve mahalle muhtarlıklarına partilerin resmen aday gösteremeyecekleri de hesaba katılırsa, bağımsız adaylarla seçimlere katılmak, ya da demokrat adayları desteklemek durumunda, devrimci mücadele bakımından küçük de olsa başarılar kazanmak olanaklıdır.
Seçimlere katılacak bütün partiler karşı-devrimci politik karaktere sahiptirler. Dolayısıyla, seçimlerde herhangi bir partiyi desteklemek, komünistler için olanaklı değildir. Bu partiler söz konusu olduğu sürece yapılacak olan, her birinin sınıfsal ve politik karakterini açıklamak ve teşhir etmek olacaktır. Tabii, her ne kadar tümü de karşı-devrimci olsalar, onlara karşı propaganda ve politik ajitasyonun bir biçimi olan politik teşhir faaliyetinde ayrım yapmak da yerel seçimler taktiğinin bir gereğidir. Nasıl ki faşist MDP ile SODEP arasında ayrım yapmak gerekiyorsa, ANAP ile Refah Partisi (RP) arasında da ayrım yapmak gerekir. Karşı propaganda ve politik teşhir faaliyetinde asıl hedef olması gereken partiler ANAP, SODEP ve DYP’ dir. Yerel seçimler döneminde bu partilere karşı mücadele, ordu güdümlü parlamenter maskeli faşist diktatörlüğe karşı devrimci mücadelenin bir parçası olarak görülmeli ve asıl hedef gözden kaçırılmamalıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir nokta da, gerek bağımsız olarak, gerek parti listelerinde yer alarak, MHP’li adayların seçimlere katılacaklarıdır. Sivil faşist hareketin dikkatlerden uzaklaştığı bir dönemde, bu hareketin adaylarını açığa çıkarmak ve teşhir etmek büyük önem taşıyor. Eski MHP’liler, bugün, esas olarak Muhafazakar Parti (MP) de temsil edilmelerine karşın, diğer partiler içinde de yeralmaktadırlar. Sivil faşist harekete karşı mücadele, onun gelişip güçlenmesi zamanına dek ertelenemeyeceğine göre, komünistlerin yanı sıra tüm devrimciler ve anti-faşistler, sivil faşist hareketin yerel seçimlerden güçlenmek için yararlanmasına karşı mücadele etmelidirler.
Ne yapmalı?
Desteklenecek herhangi bir parti olmadığına göre, yapılması gereken, belediye başkanlıkları, belediye ve il genel meclisi üyelikleri, muhtarlıklar ve ihtiyar heyetleri için bağımsız adaylarla seçimlere katılmak veya bu yöndeki uygun girişimleri desteklemek olmalıdır. Komünist hareketin propaganda ve ajitasyon olanaklarının yanı sıra, kitle bağları da son derece zayıftır, ve yerel seçimlerde dikkate değer herhangi bir varlık göstermesi, seçimlere dikkate değer bir şekilde bağımsız adaylarla katılması söz konusu değildir. Bağımsız adaylarla seçimlere katılma konusunda devrimci örgütlerle merkezi ve yerel düzeyde politik anlaşmalar yapılabilir. Devrimci örgütlerin sempatizanlarıyla da yerel anlaşmalar yapılabilir. Türkiye çapında, örgütümüzün sempatizanları da dahil, devrimci örgütlerle doğrudan bağları kopmuş binlerce sempatizan var. Bunlar, daha çok, birçok semtte ve köyde etkili olabilirler. Bu konuda komünist hareketle doğrudan ilişkisi olmayan komünizm sempatizanlarına büyük bir sorumluluk düşüyor. Onlar, bağımsız adaylar çıkarmak ya da uygun adayları desteklemek, devrimci örgütlerin sempatizanlarıyla politik anlaşmalar yapmak için kendi inisiyatiflerini cesaretle kullanmalıdırlar. Ne kadar küçük olursa olsun, bu alanda atılacak adımlar karşı-devrime karşı devrimci politik mücadelenin gelişmesine ve politik durgunluğn sarsılmasına katkıda bulunacaktır. Yerel seçimler, politik durgunluğa karşı mücadelede bir araç olmalıdır da. Yerel seçimler döneminde, komünistler dikkatlerini yerel seçimler üzerinde toplamalıdırlar. Kitle çalışması için, özellikle sanayi proletaryasıyla ilişki kurmak için, en küçük olanaklar en büyük titizlikle değerlendirilmek zorundadır.
Komünistler ve diğer devrimciler, verili koşullarda, oldukça az sayıda bağımsız aday çıkarabilirler. Komünistlerin destekleme çağrısı yapacakları adayların sayısının da sınırlı olacağı açıktır. Buradan çıkan sonuç şudur ki, yerel seçimlerde devrimci taktik, seçimlere katılmak, devrimci, yurtsever-demokrat adayları desteklemek ve desteklenecek aday olmayan yerlerde geçersiz oy kullanmaktır. Daha çok geçerli olacak eylem biçiminin geçersiz oy kullanmak olacağı da açıktır. Geçersiz oy kullanmanın çeşitli biçimleri vardır. Genel devrimci sloganların yanı sıra, yerel seçimlere ilişkin sloganlar (“Karşı-devrimci Partilere Oy Yok!” , “Belediyeler Varlıklı Sınıf ve Tabakalara Değil, Halka Hizmet Etmelidir!”, “Halka Gerçekten Hizmet Eden Yerel Yönetim Kurumları Devrimci Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde ve Sosyalizmde Kurulur”, vb.) taşıyan listeleri veya pusulaları zarflara koymak; listeleri tahrif etmek ya da zarflara boş liste koymak, vb.
25 Mart yerel seçimlerinin politik sahnedeki özel önemi, devrimle-karşı-devrim arasındaki mücadeleden değil, karşı-devrimin iç mücadelesinde oynayacağı rolden ileri geliyor. Egemen sınıflar ve orta-burjuvazinin çeşitli kesimleri arasındaki partilerarası mücadele bir süre DYP, SODEP ve RP’nin yerel seçimlere katılıp katılmamaları üzerinde sürdü. ANAP hükümeti, “kerhen” de olsa, parlamento seçimlerine katılmalarına izin verilmeyen partilerin de, kongrelerini yapmış olma koşulu aranmadan, yerel seçimlere katılmalarını öngören bir yasa tasarısını parlamentodan geçirmek zorunda kaldı. Tabii, ANAP lehine olan hükümler ve seçim tarihiyle birlikte. Burada, hükümetin diğer partilere yerel seçimlere katılma izni verip vermeme konusundaki yalpalamaları, yasa tasarısı, ona karşı tepkiler, Cumhurbaşkanı’nın vetosu, vb. üzerinde durmayacağız.
Yerel seçimler, karşı-devrim içindeki politik mücadelede önemli bir arena olacaktır. Parlamentoda temsil edilen partilerle parlamento-dışı burjuva muhalefet arasındaki mücadele sertleşecektir. Parlamentoda temsil edilen partiler seçimden asgari oy kaybıyla çıkmaya çalışırlarken, parlamento dışı kalan partiler birincilere verilen ve büyük bir çoğunluğu ödünç olan oyları geri almaya çalışacaklardır. DYP ve SODEP’in iki köklü burjuva politik eğilimi temsil ettikleri (AP’li ve CHP’li eski parlamemterlerin bu partilere girişleri iyi bir ölçüttüt bu konuda) göz önüne alınırsa ANAP, HP (Halkçı Parti) ve MDP’nin seçimlerden az bir zararla değil, büyük bir zararla çıkacaklarını söylemek gerek. 6 Kasım seçimlerinin güçlü bir parti olmadığını kanıtladığı ve iç karışıklıklar içinde debelenen MDP yerel seçimlerde depreme uğrayacaktır. Aynı politik eğilimden kitlelere seslenen SODEP’in seçimlere katılacak olmasının yanı sıra, iç karışıklıklar, HP’nin durumunun MDP’den farklı olmayacağını gösterir.
Yerel seçim sonuçları burjuva politik sahnede önemli değişikliklere yol açacaktır. Parlamento-dışı burjuva muhalefet sertleşecektir. DYP ve SODEP’in alacakları oy oranı ANAP, HP ve MDP’yi sürekli olarak rahatsız edecektir. Birincilerin ikincilerden fazla oy almaları durumunda doğacak erken seçim ihtimali ikincileri tehdit edecektir. Yalnızca bu kadar değil. Böylesi bir gelişme devletin çeşitli kurumları, özellikle yürütmenin iki kanadı, Cumhurbaşkanlığ ve Başbakanlık, arasındaki ilişkileri de önemli ölçüde etkileyecektir. Merkezi ve yerel politik yönetimlerle (valilikler ve kaymakamlıklar) belediyesel yönetimler arasındaki çelişkiler de politik yaşamın dikkat çekici bir yanı olacaktır. ANAP, HP ve MDP’nin %50’nin altında oy almaları durumunda, bu partiler erken seçim ihtimaline karşı birleşeceklerdir. Onlar, 4,5 yıl sonra yapılacak genel parlamento seçimlerine kadar güçlenmeye çalışmayı planlayacaklar. HP ve SODEP’in çok güç görünen birleşmelerinin gerçekleşmesi durumunda daha farklı bir görünüm çıkar ortaya. Bugünkü veriler gösteriyor ki, parlamento, hükümet ve Cumhurbaşkanlığı üçlüsü erken seçim ihtimaline karşı birlikte direneceklerdir. ANAP’ın, DYP, SODEP ve RP’nin seçimlere katılmalarına razı olmasının Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmeleri takip etmesi bununla doğrudan ilişkilidir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı’nın DYP, SODEP ve RP’nin %50’nin üzerinde oy alması durumunda erken seçimin gerekli olmayacağını açıklaması da nedensiz değildir. Ateş olmayan yerden duman tütmez. Anlaşılan, ANAP, erken seçim ihtimaline karşı Cumhurbaşkanı’ndan güvence almış bulunuyor. Karşılıklı olarak ne gibi tavizler verildiğini zamanla göreceğiz.
Yurtsever, Demokrat, Devrimci Adayları Destekle!
Desteklenecek Adayların Olmadığı Seçim Yerlerinde Geçersiz Oy Kullan!
A.H.Yalaz
11 Mart 1984
--------
(1) Tarihte bir yanlışlık yok. 11 Mart 1984 tarihini taşıyan aşağıdaki yazı, Ocak 1984’te yazıldı. Komünist-devrimci hareketin yakın tarihi hakkında bilgi sahibi olanların bildiği nedenlerle, yazıldığı dönemde yayınlanması planlanan merkez yayın organında yayınlanmadı. Örgütsel ve genel politik nedenlerle, 11 Mart 1984’ ta dar bir çevreye sunuldu. Yazı, yakın tarihe ilişkin bir belge olarak okunabileceği gibi, temel düşünler nedeniyle 29 Mart 2009 yerel seçimlerine ilişkin bir belge olarak da okunabilir.