|
MAO ZEDUNG REVÝZYONÝZMÝNÝ MAHKÛM EDÝYORUZ! |
TKP/ML HAREKETÝ MERKEZ KOMÝTESÝ Ýmzalý 22 Mart 1980 Tarihli MAO ZEDUNG REVÝZYONÝZMÝNÝ MAHKÛM EDÝYORUZ!” Baþlýklý Bildiri’nin Yayýmlanmasýna Ýliþkin Açýklama
Aþaðýda okuyacaðýnýz yazý, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist Hareketi (TKP/ML Hareketi) Merkez Komitesi’nin 13 Haziran 1979 tarihinde baþlattýðý Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve Mao Zedung’u deðerlendirme kampanyasýnýn sonuç bildirisidir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimci hareketinin yakýn politik tarihini araþtýrmak ve irdelemek bakýmýndan da önemli bir belge olduðunu düþündüðüm ve politik koþullar nedeniyle çok az sayýda okura ulaþabilen bu bildiriyi, revizyonist Mao Zedung Düþüncesi"nin TKP/ML Hareketi'nin görüþleri üzerindeki etkilerini komünist-devrimci bir biçimde yadsýmanýn bir gereði olarak, yayýmlýyorum. Burada özellikle vurgulanmasý gereken odur ki, “Mao Zedung Düþüncesi”, kurucu önderi Ýbrahim Kaypakkaya baþta olmak üzere, TKP/ML’nin kurucu üyelerinin ve diðer üyelerin ve üye adaylarýnýn ideolojik, teorik ve politik görüþlerini çok yönlü olarak etkilemiþtir.
Merkez Komitesi’nin duyurduðu gibi, revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi”nin TKP/ML Hareketi’nin görüþleri üzerine etkilerini araþtýrmak ve tartýþmak için yeni bir kampanya örgütlenecekti. Bildiri’nin sondan ikinci paragrafý þöyle:
“Revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi”ne karþý tartýþma kampanyasýnda ulaþýlan sonuçlar uyarýnca cepheden mücadele yürütmenin yaný sýra, hareketimiz, ayný zamanda, bu küçük-burjuva revizyonist teorinin üzerimizdeki etkilerini araþtýrma ve inceleme faaliyetini yeni bir tartýþma kampanyasý olarak yürütecektir.”
12 Eylül 1980 askeri-faþist darbesinin yol açtýðý politik koþullar ve ideolojik, politik ve örgütsel tasfiyecilerin eylemleri nedeniyle bu ikinci kampanya, en azýndan yazarýn tanýk olduðu dönemde, örgütlenemedi. Böylesi bir kampanyanýn örgütlenememesinde TKP/ML Hareketi’nin ikinci konferansýnýn örgütlenmesi süreci yaþanýrken, örgütün devrimin karakteri konusundaki temel görüþlerini reddeden, hatta örgütün politik bir örgüt deðil de yalnýzca “ideolojik bir akým” olduðu savýnda olan kimi hizipçi-komplocu Merkez Komitesi üyelerinin, konferans toplanmaksýzýn, kendi görüþlerini 1979 yýlýnda toplanan Birinci (Nisan) Konferans tarafýndan kabul edilen örgütün görüþlerinin yerine geçirmek için, yetkili olmadýklarý halde Merkez Komitesi imzalý kararlar alarak örgüt-içi darbe yapmalarý nedeniyle Merkez Komitesi’nde yaþanan 12 Þubat 1984 tarihli bölünmenin rolü özellikle vurgulanmalýdýr.
Komünist hareketin geleceði bakýmýndan ideolojik ve teorik olarak atýlým yapma sürecinin sürdürülmesi için büyük önem taþýdýðýný düþündüðüm bu bildirinin okurdan gereken ilgiyi göreceðini umarým.
A. H. Yalaz
23 Haziran 2023
--------------
MAO ZEDUNG REVÝZYONÝZMÝNÝ MAHKÛM EDÝYORUZ!
Türkiye proletaryasýnýn parti-öncesi öncü politik örgütü olan TÜRKÝYE KOMÜNÝST PARTÝSÝ / MARKSÝST-LENÝNÝST (TKP/ML) HAREKETÝ BÝRÝNCÝ (NÝSAN) KONFERANSI tarafýndan alýnan karar gereðince MERKEZ KOMÝTESÝ tarafýndan açýlýp 9 ay kadar süren ÇÝN KOMÜNÝST PARTÝSÝ ve MAO ZEDUNG’u deðerlendirme kampanyasý baþarýyla sonuçlandý. Revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi” ret ve mahkûm edildi. Hayatýn her alanýnda olduðu gibi, bu tartýþma kampanyasýnda da hareketimize ve Merkez Komitesi’ne yol gösteren proletaryanýn yüce ideolojisi Marksizm-Leninizm oldu. Sovyet revizyonizmi, Troçkizm, Çin revizyonizmi, Avrupa “komünizmi” vb. Marksizm-Leninizm düþmaný her türlü düþünce ve politik akýmýn kararlý muhalifi olan Marksist-Leninist hareket, hangi biçim altýnda olursa olsun, Marksizm-Leninizm’in revizyona (gözden geçirmeye) tabi tutulmasýna, tahrifine karþý mücadelede baþarýlý bir sýnav vermiþtir. Söz konusu kampanya, Marksizm-Leninizm’in daha derinden kavranmasýna, teorik düzeyin yükselmesine, Marksizm düþmaný akýmlarýn içyüzünün ve Marksizm-Leninizm’e yönelen saldýrýlarýn daha iyi kavranmasýna yol açtý. Taþýdýðý çeþitli eksiklik ve zaaflarýna raðmen baþarýyla sonuçlanan kampanya, Türkiye komünist hareketinin ve þüphesiz ki, ayný zamanda uluslararasý komünist hareketin bir baþarýsýdýr ve tarihsel bir öneme sahiptir.
Nisan Konferansý, açýlan kampanyanýn yürütülmesi ve sonuçlandýrýlmasý yöntemini de belirlemiþti. Bu yönteme göre, hareketimizin bütün üyeleri ve aday üyeleri kampanyaya aktif olarak katýlacaklar, ulaþtýklarý sonuçlarý organlar aracýlýðýyla Merkez Komitesi’ne ileteceklerdi. Hareketin resmi görüþlerinin belirlenmesinde sadece üyelerin oylarý belirleyici olacaktý. Nisan Konferansý tarafýndan belirlenen bu yöntemi Merkez Komitesi uygulayarak tartýþmayý baþarýyla sonuçlandýrmýþtýr. Kampanya, diðer þeylerin yaný sýra, örgüt-içi proleter demokrasinin daha bir yerleþmesinde ileri bir adým olmuþtur.
Bu bildiride kampanya sonucu ulaþýlan sonuçlarý kýsaca açýklamakla yetineceðiz. Sorunu çeþitli yönleriyle ve daha kapsamlý olarak açarak baþka araçlarla kitlelere ileteceðimizi belirtelim.
ÇÝN KOMÜNÝST PARTÝSÝ VE MAO ZEDUNG HÝÇBÝR ZAMAN MARKSÝST-LENÝNÝST OLMAMIÞLARDIR
1921 yýlýnda Komintern’in de yardýmýyla kurulan ÇKP, komünist bir parti olarak deðil, küçük-burjuva bir parti olarak doðmuþtur ve hiçbir zaman komünist bir parti haline gelmemiþtir.
ÇKP, sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanýn tarihsel rolünü reddetmiþ; hiçbir zaman anti-kapitalist bir perspektife sahip olmamýþtýr. ÇKP’nin proletaryanýn politik eðitimi, politik örgütlenmesi ve baðýmsýz bir güç olarak politika sahnesine çýkmasý gibi bir sorunu olmamýþtýr. Perspektifi burjuva-demokratik devrim ile sýnýrlý kalan ÇKP kesintisiz devrimi reddetmiþtir
Marksizm-Leninizm’i rehber edinmeyen ÇKP, dünya ve Çin proletarya hareketinin sorunlarýný çözmeye yönelmemiþ, kapitalist sistemi ve emperyalizmi ebedileþtirmenin teori ve pratiðini yapmýþtýr. Çin kapitalist ekonomisinin gittikçe hýzlanan tekelleþmesi ve politik gericiliðin geliþmesiyle birlikte yýllar boyunca sistemleþen revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi” bir ürün daha verdi: “Üç Dünya Teorisi”. ÇKP, revizyonist “ÜDT”yi dünya devriminin stratejisi olarak sundu. Dünya iþçi sýnýfý ve ezilen halklarý devrim ve sosyalizm yolundan saptýrmak tarihi misyonunu üstelenen “ÜDT”, kapitalizmi her türlü devrimci saldýrýdan koruyarak ebedileþtirmemin teorisiydi. ÇKP ve onun önderi Mao Zedung, 1970’lerin ilk yýllarýndan itibaren pratik politikada bu teoriye uygun davranmýþlar; içte ve dýþta karþý-devrimci pratik faaliyet yürütmüþlerdir. ÇKP’ye yol gösteren Marksizm-Leninizm deðil, “ÜDT” olmuþtur. 1970’lerin ilk yýllarýndan sonra Çin sosyal-emperyalist bir ülke haline gelmiþtir. Bugün gelinen noktada ÇKP, kapitalist-emperyalist ülkelerle iþbirliðini artýrarak, Çin’in kapýlarýný dýþ emperyalist sermayeye ardýna kadar açmýþ, emperyalistlerle el ele vererek çeþitli milliyetlerden Çin iþçi sýnýfýný ve diðer halk kitlelerini azgýnca sömürmektedirler. Çin sosyal-emperyalizmi, karþý-devrim cephesinde Amerikan emperyalizmi ve diðer emperyalist ülkelerle birlikte kol kola dünya devrim cephesine karþý savaþmaktadýr.
ÇKP, proletaryanýn menfaatlerinin tavizsiz savunucusu olmamýþ, deðiþik zaman ve þartlarda, çeþitli burjuva kesimleriyle (hatta komprador burjuvazi ve toprak aðalarýnýn çeþitli kesimleri de dahil) ittifak uðruna proletarya ile burjuvazi çeliþkisini gizlemeye, “sýnýflar arasý uyum”u saðlamaya ve böylece proletaryanýn burjuvaziye karþý mücadelesini engellemeye çalýþmýþtýr. 1924-27 devrimi sýrasýnda henüz burjuva-demokratik bir örgüt olan Guomindang ile yapýlan ittifak sýrasýnda orta burjuvaziye, hatta büyük burjuvaziye karþý proletaryanýn hayat ve çalýþma þartlarýný biraz olsun düzeltmek için baþvurduðu grevleri bile ittifakýn bozulmamasý adýna engellemiþtir.
ÇKP, anti-kapitalist bir perspektife sahip olmamasý; demokratik devrimi nihai hedef olarak benimsemesi ve proletaryanýn tarihsel rolünü reddetmesinin mantýki bir sonucu olarak devrimde proletaryanýn hegemonyasý fikrini de reddetmiþtir. Örneðin, ÇKP, küçük-burjuva niteliðine uygun olarak, 1924-27 devrimi sýrasýnda Komintern’in doðru talimatlarýna uymamýþ; devrimin geliþme süreci içinde Guomindang içindeki kapitalist burjuvaziyi tecrit politikasý izlememiþ; devrimin önderliðini ele geçirmeye çalýþmamýþtýr. Her devrimin en genel yasasý olan þiddete dayanan devrim yasasýný bir kenara itmiþ; kendi önderliði altýnda silahlý kuvvetler (halk ordusu) örgütlememiþtir.
Daha sonraki yýllarda ise Japon emperyalizminin Çin’i iþgali, özellikle de Sian olayýndan sonra Amerikan ve Ýngiliz yanlýsý komprador burjuvazi ve toprak aðalarý ile uzlaþmýþ, proletaryanýn ve diðer halk kitlelerinin temel hayati çýkarlarýndan büyük tavizler vermiþ, hatta gericilerle ortak “demokratik” cumhuriyet kurmanýn teori ve pratiðini yapmýþtýr. Diyebiliriz ki, ÇKP, Çin halk kitlelerinin, özellikle iþçi sýnýfý ve yoksul köylülüðün yükselen anti-emperyalist, anti-komprador ve anti-feodal mücadelesi sonucu devrime önderlik etmek zorunda kalmýþtýr.
ÇKP’de kuruluþundan beri Çin devriminin niteliði vb. çeþitli temel meselelere iliþkin görüþ ayrýlýðý ve bu temel üzerinde hizipleþmelere uygun ortam daima var olmuþ; hizipler ortaya çýkmýþtýr. Partinin hiziplerin varlýðý ile baðdaþmayan irade ve eylem birliði olduðu Leninist ilkesi reddedilmiþ; ÇKP, küçük-burjuva sýnýf niteliði nedeniyle bir hizipler federasyonu olmuþtur. Üye kaydedilmesi hususunda Leninist ölçütlere uyulmamýþ; hemen hemen her isteyen partiye üye kaydedilmiþtir.
1924-27 devriminin yenilgiye uðramasýndan sonra, ÇKP küçük-burjuva bir parti olarak bile birliðini koruyamamýþtýr. 1935 yýlýna kadar parti yönetimine hâkim olamayan Mao Zedung ve hizbi Zunyi’deki toplantýyla birlikte hakimiyetini kurmuþtur. Daha sonraki yýllarda ÇKP’ye yön veren, teori ve pratiðine damgasýný vuran, kökleri ÇKP’nin kuruluþu öncesine kadar uzanan, yýllar boyunca sistemleþen ve her bakýmdan anti-Marksist olan “Mao Zedung Düþüncesi” olmuþtur. Bu nedenle ÇKP’nin 1935 sonrasý dönemini incelemek “Mao Zedung Düþüncesi”ni incelemek anlamýný taþýr.
Çin’de anti-emperyalist demokratik devrime, ÇKP tarafýndan temsil edilen Çin küçük-burjuvazisi önderlik etmiþtir. Milli (orta) burjuvazinin sol (devrimci-demokrat) kanadý da devrimin önderliðinde tali oranda bir rol oynamýþtýr.
ÇKP, uygun ulusal ve uluslararasý þartlarýn da yardýmýyla Çin komprador burjuvazisi ve toprak aðalarýnýn emperyalist uþaðý Guomindang rejiminin yýkýlmasýna önderlik etmiþtir. Çin burjuva-demokratik devriminin zaferi sonucu ilk baþlarda küçük-burjuvazinin daha sonralarý ise orta burjuvazinin hâkim politik güç olduðu burjuva demokratik bir cumhuriyet kurulmuþtur. Çin Halk Cumhuriyeti, geniþ kitlelerin, özellikle de köylülüðün desteðine dayanýyordu.
Çin devrimi dünya emperyalizmine indirilmiþ büyük bir darbe; dünya iþçi sýnýfý ve ezilen halklarý için büyük bir zaferdi. Çin devrimi emperyalizme, komprador kapitalizme ve feodalizme aðýr darbeler indirmiþ; Çin milli kapitalizminin geliþmesinin önündeki engelleri kaldýrmýþ, Çin kapitalizminin baðýmsýz ve daha hýzlý geliþmesini saðlamýþtýr. 1949 devrimi sonrasý sosyalizm adýna yapýlanlar bazý devletleþtirmeler, milli burjuvazi ile ortaklaþa sahip olunan kuruluþlar ve Çin kýrýnda geri bir teknik temel üzerinde 500 milyon civarýnda köylünün on binlerce kooperatif ve “halk komününde” toplanmasý olmuþtur. Çin kýrýnda kapitalizmin geliþmesini geciktirtici bir etki yapan bu durum, ÇKP’nin benimsediði küçük-burjuva ütopik sosyalizminin kýsa sürede iflas etmesi sonucu deðiþmiþ, kapitalizm hýzlý bir geliþme içine girmiþtir. Ýçinde milli (orta) burjuvazinin belli kesimlerinin de temsil edildiði küçük-burjuva ÇKP, sýnýfsal tabiatýna uygun olarak, kapitalist yolu tutmuþ, diðer kapitalist partilerle iþbirliði yapmýþ ve süreç içinde kapitalist bir parti haline gelmiþtir.
Sosyalist aþamaya yükselen Çin devrimi, komünist bir partinin önderliði olmadýðýndan demokratik aþamada çakýlýp kaldý. Devrime önderlik eden ÇKP’nin, sýnýfsal niteliðine uygun olarak, devrim sonrasý, Çin’de sosyalizm yönünde hiçbir adým atýlmamýþ; kapitalizme karþý hiçbir sosyalist tedbir alýnmamýþtýr. Sosyalizmi inþa etme adý altýnda kapitalizmin hýzlý bir þekilde geliþmesini saðlamak; iþçi sýnýfýnýn politik bilinç kazanmasýný ve politik eyleme geçmesini engellemek için ÇKP, emek ile sermayenin, sosyalizm ile kapitalizmin uyumu tezini savunmuþ; böylece iþçi sýnýfýný burjuvazinin hizmetkârý kýlma iþlevini yerine getirmiþtir. ÇKP, sosyalizmin maddi temelinin esas olarak tamamlandýðý söylenen 1956’dan yýllar sonra bile hâlâ bir sýnýf olarak kapitalist burjuvazinin varlýðýndan, sosyalizmi benimsediðinden ve iþçi sýnýfýnýn onunla iyi geçinmesi gerektiðinden dem vurmuþtur.
ÇKP, proleter enternasyonalizmini hiçbir zaman benimsememiþ, daima bir sýnýf olarak daðýlan küçük-burjuvazinin (daha sonralarý ise kapitalist burjuvazinin) bakýþ açýsýný benimsemiþ; her þeye kendi sýnýf çýkarlarý açýsýndan, Çin’in çýkarlarý açýsýndan bakmýþ, Büyük Han þovenizmine kadar varan burjuva milliyetçi bir tutum takýnmýþtýr. ÇKP ve onun önderi Mao Zedung’un dünya komünist partisi Komintern’e baðlýlýklarý, kendilerinin de itiraf ettikleri gibi, lafta kalmýþtýr. ÇKP, sosyalist Sovyetler Birliði’ne karþý da burjuva milliyetçi bir tutum takýnmýþtýr.
ÇKP, Titocu revizyonizmin Kominform’un aldýðý bir kararla uluslararasý komünist hareket tarafýndan mahkûm edilmesini hoþ karþýlamamýþ; Stalin’in haksýzlýk ettiðini iddia etmiþ, bazen çýkarlarý gerektirdiðinde Titoculuðu mahkûm etmiþ, bazen de onu göklere çýkarmýþtýr. Son gelinen noktada ise, emperyalist ajaný Tito büyük bir Marksist Leninist; Yugoslavya ise sosyalisttir ÇKP revizyonistlerine göre.
Stalin’in ölümünden sonra parti ve devlet yönetimini gasp eden Kruþçev modern revizyonizminin Stalin’e, sosyalist inþaya ve Marksizm-Leninizm’e cepheden saldýrýya geçtiði 20. Kongreyi hararetle alkýþlayan ÇKP, bu durumdan Marksizm-Leninizm’e, Stalin’e ve sosyalizme saldýrý için yararlanmýþtýr.
Yeni Rus burjuvazisi ile barýþ ve iþbirliði umutlarý zayýfladýðý dönemlerde ÇKP, Kruþçev revizyonizmine karþý sözde mücadele etmiþ; Kruþçevci tezleri sözde eleþtirirken, ayný tezleri baþka biçimlerde savunmaya devam etmiþtir. (Örneðin parti, devlet vb.) Kruþçev’in devrilmesinden sonra yeni Rus burjuvazisi ile barýþ ve iþbirliði umutlarý tekrar canlanmýþ ve ÇKP Brejnev’i sevinçle selamlamýþtýr. Sonuç ÇKP açýsýndan yine hayal kýrýklýðý olmuþ ve ÇKP yeniden karþý saldýrýya geçmiþ; iki revizyonist mihrak arasýnda dalaþma devam etmiþtir. Bu dönemde ÇKP ve burjuva-demokratik Çin hâlâ dünya devrim cephesinde yar alýyordu.
Marksist-Leninist kültür devrimi anlayýþýný tahrif eden ÇKP, onu, zaman zaman ortaya çýkacak bir kargaþa, bir hizipler dalaþý olarak görmüþtür. “Büyük Proleter Kültür Devrimi” denilen ve proleter olmadýðý gibi kültür devrimi de olmayan hizipler arasý iktidar mücadelesi sýrasýnda ordu bir kez daha kullanýlmýþtýr. “Kültür Devrimi” sýrasýnda ÇKP’nin örgütsel yapýsý hizipler arasý dalaþma sonucu tamamen felce uðramýþ, tozun dumana karýþtýðý tam bir kaos ortamý doðmuþtur. Ancak, her þeye raðmen “BPKD” parti ve devlet yönetiminde önemli mevkileri ele geçiren gericilere karþý yürütülmüþ ilerici bir politik harekettir.
“MAO ZEDUNG DÜÞÜNCESÝ”: ANTÝ-MARKSÝST, KÜÇÜK-BURJUVA REVÝZYONÝST BÝR TEORÝ
Mao Zedung’un, özellikle 1935 sonrasý sistemleþip bütünlük kazanan dünyaya bakýþý, yorumlayýþý; sýnýf mücadelesine yaklaþýmý ve ekonomi-politik alanlarýndaki görüþlerinin kökleri ÇKP’nin kuruluþundan önceki yýllara dayanýr. “Mao Zedung Düþüncesi” olarak adlandýrýlan görüþler, her alanda Marksizm-Leninizm’e taban tabana zýttýr; onun revizyonudur. Küçük-burjuva demokrat bir aydýn olan Mao Zedung’un düþüncelerini Marksizm’in üç bileþeni bakýmýndan deðerlendirdiðimizde, onun, her bakýmdan Marksizm-Leninizm karþýsýna dikilen; onu gözden düþürmeye, devrimci özünü boþaltmaya çalýþan ve böylece onu burjuvazi için zararsýz hale getirmeye çalýþan burjuva dünyasýnýn bir temsilcisi olduðunu görürüz.
Marksist Felsefe ve “Mao Zedung Düþüncesi”
Mao Zedung’un doða ve toplum olaylarýna yorumlayýþý, felsefesi idealisttir. Küçük-burjuva bir ideolog olarak o, maddenin bilinci deðil, bilincin maddeyi belirlediðini; bir baþka deyiþle, toplumsal varlýðýn toplumsal bilinci deðil, toplumsal bilincin toplumsal varlýðý belirlediðini savunmaktadýr. Bunun yaný sýra o, bilincin, maddenin kendisi de bir madde olan beyindeki bir yansýmasý olduðu þeklindeki bilimsel doðruyu savunur görünürken; ayný zamanda, aslýnda, maddenin de bilincin bir yansýmasý olduðu þeklindeki idealist düþünceyi savunmaktadýr; materyalist diyalektik bilgi teorisini reddeden Mao, materyalizmin kampýnda deðil, idealizmin kampýnda yer almaktadýr.
Mao Zedung’un doða ve toplum olaylarýna yaklaþýmý, inceleme ve kavrama yöntemi diyalektik deðil metafiziktir. Diyalektik geliþmeyi reddeden Mao, geliþme de deðiþmeyi azalýþ ve artýþ olarak, ayný þeylerin durmaksýzýn tekrarlandýðý, niteliksel deðiþmeye uðramadýðý evrimci bir geliþme ve deðiþme olarak görür; niceliksel deðiþikliklerin kaçýnýlmaz olarak niteliksel deðiþikliklere yol açacaðýný reddeder. Metafizik dünya görüþüne sahip olan Mao Zedung, diyalektiðin temel yasasý olan karþýtlarýn birliði yasasý (çeliþki yasasý) dýþýndaki diyalektik yasalarý, özellikle de niceliðin niteliðe, niteliðin niceliðe dönüþmesi ve inkârýn inkârý yasalarýný reddetmektedir. Böylece, o, komünizmin kapitalist toplumun diyalektik geliþmesinin zorunlu ürünü olduðunu reddetti.
Karþýtlarýn birliði yasasýnýn diyalektiðin tek yasasý olduðunu iddia eden Mao, bununla, metafizikçi bir idealist olarak, kendi evrimci görüþünü haklý çýkarmak amacýný gütmektedir. O, karþýtlarla ve bu arada ebedi karþýtlarla hokkabazlýk yaparak karþýtlarýn birliði yasasýný iðdiþ etmekte; bir sürecin sona erip baþka bir sürecin baþlamasýný sürecin çeliþkisinin çözülüp nitelik deðiþikliðine uðramasý ve yerini kendi çeliþkisini baðrýnda taþýyan yeni bir sürecin almasý olarak deðil, ayný karþýtlarýn karþýlýklý basit bir yer deðiþimi olarak görmektedir. Dolayýsýyla, ona göre, þeyler hiçbir zaman nitelik deðiþtirmemekte; kýsmi bazý deðiþikliklerle birlikte ebedi olarak sürüp gitmektedir.
Sýnýflara bölünmüþ bir toplumda, ideolojinin zorunlu olarak bir sýnýf niteliði taþýyacaðýný reddeden Mao Zedung, proletarya ile burjuvaziyi uzlaþtýrmaya çalýþýrken, sportmence yarýþma; “yüz çiçek açsýn yüz düþünce akýmý yarýþsýn” vb. burjuva liberal vaazlarla burjuva ideolojisi ile proleter ideolojiyi uzlaþtýrmaya çalýþmýþtýr. O, ideolojik çeliþkilerin, gerçek çeliþkilerin kendilerini soyut biçimde gösteren yansýmasýndan baþka bir þey olmadýðýný kavramamýþ; proletarya ile burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz karþýtlýðýn yansýmasý olan ideolojik uzlaþmaz karþýtlýðý reddetmiþtir. O, daima taban tabana zýt iki ideolojiyi uzlaþtýrmanýn teorisini yapýþ; pratiðinde buna uygun davranmýþtýr.
Özel mülkiyet temeline dayanan sýnýflý toplumlarda, sýnýflar arasý uzlaþmazlýðý gizlemeye çalýþan Mao Zedung, uzlaþmaz karþýtlýklarýn, örneðin proletarya ile kapitalist burjuvazi arasýndaki çeliþkinin, hatta komprador burjuvazi ve toprak aðalarý ile bir bütün olarak halk arasýndaki çeliþkilerin karþýlýklý “iyi niyete” dayanan ikna, eðitim vb. yollarla uzlaþtýrýlabileceðini iddia etmektedir. Kapitalist burjuvazinin sosyalizmle bütünleþeceði, sosyalizmin proletarya ile kapitalist burjuvazinin “ortak çaba”larýyla inþa edileceði tezi sadece bir örnektir buna.
Marksizm-Leninizm’i revizyona tabi tutmasýna raðmen, onun kararlý bir takipçisi pozu takýnan Mao Zedung, adýný anarak açýkça Marksizm-Leninizm’e, Marx ve Lenin’e saldýrmamakta, bunu özellikle felsefi alanda, Engels’e ve Stalin’e cepheden saldýrarak yapmaktadýr. Ona göre, özgürlük ile zorunluluk iliþkisini kavramayan Engels, dünyayý deðiþtirmek deðil, sadece tanýmlamakla yetinen; geliþmeyi Hegelci üçlüler (tez, anti-tez, sentez) aracýlýðýyla ispatlamaya kalkýþan idealist bir filozoftur. Yine Mao’ya göre, Stalin metafizikçidir; herkese metafiziði öðretmiþtir. Ve onda önemli ölçüde sübjektivizm, bir baþka deyiþle idealizm vardýr ve onun düþüncelerinin birçoðu objektif gerçekliði yansýtmamaktadýr. Mao Zedung revizyonistinin Engels’e saldýrýlarý Dühring ve Mihayilovski’nin; Stalin’e saldýrýlarý ise Kruþçev revizyonizminin saldýrýyla öz olarak aynýdýr.
Mao Zedung, her ülkenin farklý somut þartlara sahip olduðu gerekçesiyle, “Marksizm’in Çinlileþtirilmesi” adý altýnda Marksist diyalektik materyalist felsefe de dahil olmak üzere Marksizm-Leninizm’in evrensel karakterini reddetti. Ona göre, Marksizm “yabancý” idi ve bu nedenle Çin halkýnýn kulaðýna hoþ gelen (!) Çin’e özgü bir “milli Marksizm” yaratýlmalýydý. Kendisini Çin türü bir “Marksizm” yaratýlmasýna adayan Mao Zedung, proletaryanýn devrimci eylemine temel hizmeti gören materyalist diyalektik dünya görüþünü, yerli (!) bir dünya görüþüyle, Konfüçyüs’ün idealizmi ile baðdaþtýrmaya çalýþtý. Onun felsefesi eski Çin felsefesinin güçlü etkisi altýndaydý.
Doðada ve toplumda her þeyin yapýsýnda iç çeliþkilerin varlýðýný sözde kabul etmesine raðmen Mao Zedung, aslýnda çeliþkinin objektifliðini reddediyor. Ona göre, belirli bir süreçte var olan çeliþkilerden biri (baþ çeliþki) süreçteki diðer çeliþkilerin varlýðýný belirliyor. Þeylerin birbirleriyle iliþkili olmasýnýn kaba bir tahrifi olan bu tez, çeliþkinin objektifliðini; gerçeðin objektifliðini reddetmektedir. Bir çeliþkinin varlýðýný, diðer bir çeliþkinin varlýðýna baðlayan Mao Zedung, bu arada bir þeyin geliþmesinin kendi iç çeliþkisi nedeniyle deðil, bir dýþ nedenin, bir dýþ kaynaðýn etkisi sonucu olduðunu düþünür.
Marksist sýnýf mücadelesi öðretisi ve “Mao Zedung Düþüncesi”
Mao Zedung hiçbir zaman anti-kapitalist bir perspektife sahip olmamýþtýr. Onun ufku burjuva-demokratik devrim ile sýnýrlý kalmýþ, hiçbir zaman komünizmi ve onun alt aþamasýný (sosyalizm) hedeflememiþtir. Kesintisiz devrim onu ilgilendirmemiþ; demokratik devrimi idealize etmiþ, Çin’de proletarya diktatörlüðünün uzun süre kurulamayacaðýný ve buna teþebbüs etmemek gerektiðini vaaz etmiþtir. Revizyonist görüþlerini süreç içinde sistemleþtirip derinleþtiren Mao, nihayet “Üç Dünya Teorisi”ni formüle ederek kapitalizmi ebedi kýlmanýn teori ve pratiðini yapmýþtýr.
Dünyaya metafiziðin penceresinden bakan Mao, milli demokratik halk devriminin milli ve demokratik yönleri arasýndaki diyalektik baðý reddetti; devrimin milli ve demokratik yönlerini birbirinden kopuk apayrý süreçler olarak ele aldý; ve bu süreçlere iliþkin birbiriyle iliþkisiz “milli devrim” ve “demokratik devrim” yöntemlerinden söz etti.
Milli demokratik devrimin iki yönü arasýndaki iliþkiyi koparan Mao Zedung, özellikle emperyalizmin iþgali (örneðin Japon iþgali) söz konusu olduðunda demokratik devrim programýný belirsizleþtirdi; programýn temel taleplerinden vazgeçti, sadece belirli bir düþmaný (baþ düþman) hedefleyen özel programlarý demokratik devrim programýnýn yerine geçirdi. “Aþamalý devrim” anlayýþýný savunan Mao, böylece, milli demokratik halk devrimini birbirinden kopuk süreçlerin, demokratik devrim programýný da “özel programlarýn” bir toplamý olarak ele aldý.
Burjuva-demokratik devrimle sýnýrlý kalan perspektifinin bir unsuru olarak, Mao, en devrimci sýnýf olarak proletaryanýn tarihsel rolünü ve devrimde proletaryanýn hegemonyasýnýn tarihi ileri götürmek için hayati bir öneme sahip olduðunu reddetmiþtir. O, devrimde önderliði bazen tüccarlara, bazen köylülüðe, bazen gençliðe ve hatta, Japon iþgali sýrasýnda karþý-devrimci Çan Kay-þek Guomindang’ýna býrakmýþtýr. Tabii bu arada proletaryanýn önderliðinin þart olduðunu savunur görünmekten de geri durmamýþtýr.
Anti-kapitalist bir perspektife sahip olmamasý ve devrimde proletaryanýn önderliðini reddetmesinin kaçýnýlmaz sonucu olarak, Mao, Leninist parti öðretisini de ret ve tahrif etmiþtir. O, partiyi teorik olarak bir kitle örgütü derekesine düþürmüþ, pratiðinde de bu anlayýþýna uygun hareket etmiþtir. Her isteyenin partiye girmesi sonucu ÇKP’nin üye sayýsý kýsa sürede büyük rakamlara ulaþmýþ; parti üye sayýsý ordunun mevcudunu aþmýþtýr. 1924-27 devriminin yenilgisinden, özellikle Mao ve hizbinin parti yönetimine hâkim olduðu 1935 yýlýndan sonra, ÇKP, bir köylü partisi haline gelmiþtir; parti üye sayýsýnýn büyük çoðunluðunu (%90 civarýnda) köylüler oluþturmuþtur.
Mao Zedung, proletarya partisinin hiziplerin varlýðý ile baðdaþmayan irade ve eylem birliði olduðu þeklindeki Leninist ilkeyi reddetmiþ; karþýtlarýn birliðinden mahrum kalmamak adý altýnda, parti içinde iki çizginin (proleter ve burjuva) var olmasý gerektiðini vaaz etmiþtir. Kurulduðundan beri hizipleþmelere uygun bir ortam taþýyan; daha sonraki yýllarda çeþitli hiziplerin ortaya çýktýðý ÇKP’nin bu durumu Mao Zedung ’un parti yönetimini ele geçirdikten sonra da devam etmiþtir. Karþýtlarýn birliði yasasý gereðince parti içinde iki çizginin varlýðýnýn gerekliliði tezinin bir tezahürü olarak Mao, iflah olmaz oportünist olarak deðerlendirdiði kiþilerin parti merkez komitesine girmelerini saðlamak için bizzat çalýþmýþtýr; çünkü, Mao’ya göre, farklý çizgiler olmadýðý durumda mücadele olmayacaðýndan partinin hayatý sona erer. Ona göre, partide anti-komünist olan komünistler ve küçük-burjuvazinin temsilcileri de var olmalýydý.
Onun proletaryanýn devrimde müttefikleri sorununa yaklaþýmý, ittifaklar politikasý pragmatist (faydacý) sað oportünisttir. O, burjuvaziyle ittifak uðruna proletaryanýn temel çýkarlarýný hiçe saymýþ; her zaman burjuvaziyle, bu arada karþý-devrimci Guomindang ile uzlaþma zemini aramýþ; devrimin düþmanlarý ile proletarya açýsýndan ihanet uzlaþmalarý yapmýþ; önerdiði ittifaklar politikalarý ile demokratik devrim programýnýn temel taleplerini savunmaktan vazgeçmiþtir. Ýttifaklar politikasýnda ona yol gösteren ana ilke “düþmanýmýn düþmaný dostumdur” pragmatik ilkesidir. O, bu ilkeden hareketle, baþ düþmanlara karþý devrimin diðer düþmanlarý ile, halk kitlelerinin temel taleplerinden tavizler vererek, birliði savunmuþtur. Mao’nun bu anlayýþý, en son olarak “Üç Dünya Teorisi”nde doruk noktasýna varmýþtýr.
Marksist-Leninist devlet öðretisini ret ve revize den Mao Zedung, sýnýflar üstü bir devlet anlayýþýna; Sun Yat-Sen’ci bir anlayýþa sahiptir. Ona göre, demokratik devrim aþamasýndaki sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde ne burjuva ne de proleter sýnýf niteliði taþýyan; burjuva diktatörlüðü ve proletarya diktatörlüðünden apayrý, sýnýf niteliði belli olmayan birkaç sýnýfýn birleþik diktatörlüðü kurulacaktýr. O, Çin’de, devrimden sonra böyle bir diktatörlüðün kurulacaðýný ve bunun uzun süre devam edeceðini söyler.
Mao Zedung, ekonomik ve toplumsal özü bakýmýndan da burjuva olan – adý üzerinde- burjuva-demokratik devrimin zaferinin proletarya ve köylülüðün devrimci demokratik diktatörlüðünün kurulmasý anlamýna geleceðini reddetmiþtir. Azýnlýðýn çoðunluk üzerindeki diktatörlüðü olan alýþýlmýþ burjuva diktatörlüðünden farklý olarak çoðunluðun azýnlýk üzerindeki diktatörlüðü olan proletarya ve köylülüðün demokratik diktatörlüðünün, burjuva egemenliðinin son biçimi olduðunu; politik özgürlüðün elde edildiði; proletaryanýn sosyalizm için mücadelesinin yolunu açan; proletarya diktatörlüðüne geçiþin en uygun biçimi ve proletarya açýsýndan geçici bir araç olan; demokratik devrimin zaferini teminat altýna alan geçici bir devlet örgütlenmesi olduðunu reddeden Mao Zedung, böylece, birleþik diktatörlük adý altýnda azýnlýðýn çoðunluk üzerindeki diktatörlüðü olan kapitalist bir cumhuriyeti savunmuþtur.
Burjuva devlet anlayýþýnýn ve diðer politikalarýnýn yaný sýra sað oportünist ittifaklar politikasýnýn bir unsuru olarak, o, karþý-devrimci Guomindang’a ortaklaþa “demokratik” bir cumhuriyet kurmayý önermiþtir. Japon emperyalizminin iþgaline karþý mücadele eden bütün politik güçlerin (kompradorlar ve toprak aðalarýnýn bir kýsmý da dahil olmak üzere) devlet iktidarýnda hem savaþ içinde hem de savaþtan sonra temsil edilmeleri gerektiðini savundu. “Üç üçte bir” bu anlayýþýn bir unsurudur. Ayný anlayýþý “Üçüncü Ýç Savaþ Dönemi” denilen, Guomindang’a ve emperyalistler içinde özellikle Amerikan emperyalizmine karþý mücadele sýrasýnda da savunan Mao Zedung’a devlet sorununda yol gösteren, “yiyecek bir þey varsa herkes paylaþmalý” þeklindeki oportünist “ilke”dir.
Mücadele biçimleri konusunda salt askeri bakýþ açýsýna sahip olan Mao Zedung, kýrlýk alanlarda kurtarýlmýþ bölgeler yaratarak, “kýzýl üs”ler kurarak þehirlerin kýrlardan kuþatýlmasý yoluyla iktidarýn ele alýnmasýný bütün sömürge ve yarý-sömürge ülkeler için evrensel geçerliliði olan bir tez olarak sunmuþtur. O, Marksist-Leninist “iç savaþ” anlayýþýnýn karþýsýna “halk savaþý” anlayýþýný koymuþtur. Þiddete dayanan devrimin ve iç savaþýn hangi biçimlere bürüneceðini sýnýf mücadelesinin sýcak pratiði içinden çýkarmak yerine, ekonomik, toplumsal, politik, kültürel vb. bakýmlardan bir dizi farklýlýklar gösteren ülkeler için genel geçerliliði olan reçeteler hazýrlamýþtýr.
Her alanda sahip olduðu eklektizminin bir tezahürü olarak o, iç savaþýn bir biçimi olan gerilla savaþýnýn sadece yüzölçümü bakýmýndan büyük sömürge ve yarý-sömürgelerde geçerli olacaðýný da söylemektedir. Bu durumda, yüzölçümü bakýmýndan küçük olan sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde, Mao Zedung’a göre, genel bir silahlý ayaklanma ile de iktidar ele geçirilemeyeceðine göre, o ülkeler iþçi sýnýfý ve ezilen halklarýna kollarýný kavuþturup oturmaktan baþka bir þey kalmýyor.
Mao Zedung ve Çin revizyonistleri “kýrlardan þehirleri kuþatma” tezine emperyalizmin saldýrýda bulunduðunu, iþgal ettiðini varsayarak varmaktadýrlar ki, bu, emperyalizmin fiili saldýrýsý olmadýðý þartlarda bu ülke halklarýnýn silahlý mücadeleye baþvurmamalarý, “kendi” iç gericiliklerini devirmeye teþebbüs etmemeleri anlamýna gelir.
Gerilla savaþýnýn salt toprak bakýmýndan geniþ olan sömürge ve yarý-sömürgelerde geçerli olduðunu vaaz eden Mao, bu teziyle kapitalist-emperyalist ülkelerdeki devrimleri bir anda parlayýp sönen bir saman alevi gibi ele almakta ve bu ülkelerde iç savaþýn bir biçimi olarak gerilla savaþýný reddetmektedir.
Mao Zedung bir proleter enternasyonalisti deðil, her þeye genel olarak Çin’in çýkarlarý, özellikle 1949 devriminden sonra Büyük Han milliyeti açýsýndan bakan bir burjuva milliyetçisi idi. Onun devrim ve sosyalizm davasýna; dünya komünist partisi Komintern’e karþý takýndýðý baðlýlýk sadece görünüþtedir, sahtedir. Mao, bizzat kendi aðzýndan, Komintern’e hiçbir zaman itaat etmediklerini söylemektedir. Mao’nun Stalin’in yönetimindeki sosyalist Sovyetler Birliði’ne karþý takýndýðý tavrý da milliyetçi ve pragmatisttir.
Son gelinen noktada “Üç Dünya Teorisi” onun enternasyonalizminin mantýki bir sonucudur. Bu enternasyonalizmin ne menem bir þey olduðunu dünya iþçi sýnýfý ve ezilen halklar gün geçtikçe daha iyi kavramaktadýr.
Mao Zedung’un modern revizyonizme karþý mücadelede uluslararasý komünist harekete önderlik ettiði doðru deðildir. O, hayatý boyunca yaptýðý gibi, burjuva ideolojisi ile proleter ideolojiyi, Marksizm-Leninizm ile revizyonizmi uzlaþtýrmanýn teori ve pratiðini yapmýþtýr. Pragmatik felsefesi gereðince her þeye Çin’in çýkarlarý açýsýndan baktýðýndan, çýkarlarý gerektirdiðinde Titocu ve Sovyet revizyonizmine karþý bazen “mücadele” etmiþ, bazen de Titoculukla, Kruþçev-Brejnev revizyonizmiyle iyi geçinmiþ; kendi sýnýf çýkarlarý gerektirdiðinde bunlarla yeniden dalaþmýþtýr.
Arnavutluk Emek Partisi (AEP) modern revizyonizme karþý cepheden mücadele ederken, ÇKP ve önderi Mao Zedung Sovyet revizyonistleriyle her zaman uzlaþma ve iþbirliði zemini aramýþlardýr. Kruþçev’in devrilmesini ve yerini Brejnev’in almasýný sevinçle karþýlayan Çin revizyonistleri tekrar “hayal kýrýklýðý”na uðramaktan kurtulamamýþlardýr.
Mao Zedung, sözde, modern revizyonizme karþý mücadele ederken, parti, devlet, devrim, emperyalizm, savaþ ve barýþ vb. sorunlarda ayný revizyonist tezleri, bazý biçimsel farklýlýklarla birlikte, savunmaya devam etmiþ ve bunlarý “Üç Dünya Teorisi” gibi mantýki bir sonuca götürmüþtür.
Mao, “Büyük Proleter Kültür Devrimi” adý verilen hizipler arasý dalaþmanýn bir sonucu olan kargaþalýk ortamýnda önceleri gençliðe, özellikle öðrenci gençliðe, sonralarý ise orduya dayanarak, her ne kadar tersinin doðru olduðunu zaman zaman söylemekten geri durmadýysa da, silahýn politikaya komuta etmesi gerektiði þeklindeki tezini bir kez daha pratiðe uyguladý. Mao ile baþýnda Lin Piao’nun bulunduðu ordu arasýndaki anlaþma sonucu ÇKP’nin 9. Kongresinde ordu kadrolarý Siyasi Büro’nun çoðunluðunu oluþturur hale geldiler. Her burjuva devlette olduðu gibi, Çin’de de politik iktidar mücadelesinde ordu esas unsur idi.
“BPKD” esas olarak bir öðrenci hareketi, baþýný Liu Þao Þi ve Deng Siao Ping’in çektiði Çin gericiliðine yönelen, kendiliðinde patlayan ilerici bir politik hareket idi.
Marksizm-Leninizm’i devlet, devrim, emperyalizm, savaþ ve barýþ vb. noktalarda temelden revizyona tabi tutan Mao Zedung, “Üç Dünya Teorisi”ni dünya devriminin stratejisi olarak öne sürdü; sosyalist devrim aþamasýndaki ülkelerin proletaryasýna “kendi” tekelci burjuvalarý ile iki süper devlete, gerçekte ise sadece Rus sosyal-emperyalizmine karþý birleþmelerini ve bazý reformlarla yetinmelerini öðütledi. Demokratik devrim aþamasýnda bulunan ülkelerin iþçi sýnýfýna ve ezilen halklarýna ise “kendi” komprador burjuvalarý ve toprak aðalarý ile birleþmeleri gerektiðini, emperyalizmin sömürü ve baskýsýndan ancak Üç Dünyacý partilerin yol göstericiliðinde, pratikte hakim sýnýflarýn önderliðinde, yürütülecek “mücadele” sonucu “yeni uluslarasý bir ekonomik düzen”in kurulmasýyla kurtulabileceklerini, dolayýsýyla devrimden vazgeçmelerini ve ülkelerinde var olan ekonomik, toplumsal ve politik düzeni pekiþtirmeleri gerektiðini öðütledi.
Mao’nun tepeden týrnaða revizyonist olan bu teorisine göre temel güçler olan kompradorlarýn ve aðalarýn pratik önderliðinde yürütülecek ‘mücadele` ile emperyalizm, evrim içinde, yerini sömürüsüz, adil bir dünya ekonomik düzenine býrakacaktý. Mao Zedung’un emperyalizm sorununda sahip olduðu anti-Marksist görüþlerinin mantýki sonucu olan bu teori, Leninist emperyalizm teorisinin çok kaba bir tahrifi idi. O, bu teorisi ve ona uygun pratiðiyle, kendisine ve avenesine dünya karþý-devrim cephesinde güzide bir yer ayýrdý ve Çin revizyonistleri bugünkü pratikleriyle Mao Zedung’un izinden yürümektedirler.
Ekonomi-politik ve “Mao Zedung Düþüncesi”
Marksizm’in ekonomik teorisinden ve Leninist emperyalizm teorisinden kilometrelerce uzakta bulunan; emperyalizmin sömürge ve yarý-sömürge ülkelerde, ve bu arada Çin’de , yol açtýðý yapýsal deðiþikleri; emperyalizm, komprador kapitalizm ve feodalizm arasýndaki iliþkileri; Çin’de kapitalizmin, özellikle de komprador kapitalizmin geliþme yolu ve özelliklerini kavramayan, idealist ve metafizikçi Mao, Çin’in bir yandan yarý-sömürge, yarý-feodal bir ekonomik yapýya sahip olduðunu söylerken, ayný zamanda “üç aþaðý beþ yukarý kapitalist bir ülke” tespitini yapmaktadýr. Ekonomik yapýnýn niteliðinin hâkim üretim tarzý; dolayýsýyla hâkim üretim iliþkileri tarafýndan belirlendiði þeklindeki tarihsel materyalist tezi reddeden Mao Zedung’a göre, Çin, hem yarý-feodal, hem de kapitalist bir ülkedir ve bu iki tespit arasýnda bir çeliþki yoktur.
Ona göre, demokratik devrimden kesintisiz olarak üretimin sosyalist örgütlenmesine geçilmemeliydi çünkü Çin’in üretici güçleri buna uygun deðildi; sosyalist ekonomi yerine sözde sosyalist devlet sektörü, özel kapitalist sektör ve kooperatif sektöründen oluþan ne kapitalist ne sosyalist ikisinin ortasý (!) olan “yeni demokratik ekonomi” inþa edilmeli, saðlamlaþtýrýlmalý, böylece sosyalizmin inþasýna baþlanmasý -eðer Mao’ya göre baþlanmasý gerekiyorsa- için uygun koþullar yaratýlmalýydý. Bu tez, II. Enternasyonal oportünistlerinin, revizyonistlerin üretimin sosyalist örgütlenmesinin karþýsýna çýkardýklarý gerici “üretici güçler teorisi”nden baþka bir þey deðildi.
Sosyalist üretim biçiminin yasalarýndan bihaber olan Mao Zedung, bir yandan “üretici güçler teorisi”ni savunurken, diðer yandan Çin gibi geri bir ülkede geri bir teknik temel üzerinde kurulan kooperatifler ve “halk komünleri” aracýlýðýyla birkaç yýl içinde komünizme geçilebileceðini öne sürmekten de geri durmamýþtýr. Kýsa sürede 500 milyon köylünün toplandýðý kooperatifler 1958 yýlýnda on binlerce “halk komünü”ne dönüþtürülmüþtür. “Büyük Ýleri Atýlým” denilen ve üretici güçlerin geri olduðu þartlarda, geri bir teknik temel üzerinde giriþilen bu deneyin sonucu, diðer bazý etkenlerin de eklenmesiyle, aðýr bir ekonomik buhran olmuþtur. Birkaç yýl içinde komünizme geçilebileceði vaazlarý veren Mao, “Büyük Ýleri Atýlým”ýn fiyaskoyla sonuçlanmasýndan sonra, tersi bir tutumla, güçlü bir sosyalist ekonominin inþasý için yüzyýldan fazla bir zamana ihtiyaç olduðunu söylemiþtir. Mao Zedung, sosyalizmin kýrlarda, uzun bir tarihi süreçte, kapitalist tipi küçük-burjuva kooperatiflerden proleter ve yarý-proleterin yönettiði üretici-tüketici komünlerine geçiþ yoluyla inþa edileceðini kavramadý.
Sosyalist inþa için modern bir aðýr sanayiin kurulmasý gerektiði; ancak böylelikle tarýmýn sosyalist dönüþümünün baþarýyla gerçekleþtirilebileceðini reddeden Mao’ya göre, sosyalizmin maddi temeli aðýr sanayii deðil, hafif sanayi ve tarým, özellikle de daðýnýk geri bir tekniðe dayanan küçük çapta kooperatif kuruluþlardý. O, büyük-çaplý üretimin muhalifi, küçük-çaplý üretimin ise ateþli bir taraftarýydý; týpký Proudhon ve Bakunin gibi. Yine Mao’ya göre, Çin’in sanayileþmesi ve sosyalizmin inþasý merkezi plana dayanan bir örgütlenme ile deðil, sanayi, ticaret, eðitim, savunma vb. görevleri de üstlenen yarý-özerk idari birimler olan “halk komünleri” tarafýndan yerine getirilecekti.
Bir zamanlar hýzlý (!) bir ütopyacý köylü sosyalisti olan Mao’ya göre, sosyalizm ne idiði belirsiz bir bolluk ve refah toplumuydu. Onun iyi niyetli (!) sosyalizmde bütünleþecek olan (!) kent ve kýr kapitalistleri ile ortaklaþa inþa etmeye çalýþtýðý sosyalizm, iþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý sýnýf mücadelesi, iktidarýn iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilmesi gibi temel sorunlarý hesaba katmayan; halký, özellikle de Çin nüfusunun ezici çoðunluðu olan köylüleri -hiçbir ayrým yapmadan tüm köylülüðü- salt kooperatiflerde ve halk komünlerinde örgütlemekle; sýnýf düþmanlarýný sýnýf iþbirlikçilerine, sýnýf mücadelesini sýnýf barýþýna dönüþtürmekle barýþçý yoldan kurulacak olan bir toplumdu; bir “kooperatif sosyalizmi” idi.
Mao Zedung, idealist ve metafizik dünya görüþüne sahip olmasýndan dolayý, insan toplumunun geliþme yasalarýnýn kapitalist toplumun komünist topluma dönüþümünü kaçýnýlmaz kýldýðýný kavramadýðý gibi, çoðu kez sosyalizm diye adlandýrýlan, sýnýflarýn -emekçi sýnýflar- hâlâ var olduðu komünist toplumun alt aþamasý ile sýnýflarýn kalktýðý üst aþamasý arasýndaki farkýn ekonomik olgunluk derecesindeki farklýlýktan ibaret olduðunu da kavramamýþtýr.
O, gerçekleþeceðini umduðu (!) komünizmin deðiþmeden kalamayacaðýný, mutlaka nitelik deðiþimine uðrayacaðýný söylemekten de geri kalmamýþtýr. Ona göre, komünizmde de hâlâ üretici güçlerle üretim iliþkileri, ekonomik yapýyla üstyapý arasýndaki çeliþki, insanlar arasýnda anlaþmazlýklar ve çatýþmalar olacaktý. Sýnýflara bölünmenin ve sýnýf çatýþmalarýnýn üretim yetersizliðinden, bölüþümdeki farklýlýktan doðduðunu kavramayan Mao, artýk herkesin ihtiyacý olaný alabildiði komünist toplumda hâlâ üretici güçlerle üretim iliþkileri arasýndaki çeliþkiden, çatýþmalardan bahsedebilmektedir. Onun hayalinde kurduðu komünist toplum on bin yýl (!) geçse de sýnýflarýn, sýnýf farklýlýklarýnýn, sýnýf çeliþkilerinin hâlâ var olacaðý ve sürüp gideceði bir komünizmdir.
Sonuç olarak: Marksist felsefe, Marksist sýnýf mücadelesi öðretisi ve ekonomi-politik bakýmdan tepeden týrnaða anti-Marksist olan “Mao Zedung Düþüncesi” küçük-burjuva revizyonist bir teoridir ve komünizm bayraðýný yükseklerde tutan komünist hareketimiz tarafýndan ret ve mahkûm edilmiþtir.
Marks, Engels, Lenin ve Stalin’in sadýk öðrencileri, komünist hareketimizin deðerli üye ve aday üyeleri, yoldaþlar,
Proletaryanýn yüce ideolojisi Marksizm-Leninizm’in yol göstericiliðinde, Marksizm-Leninizm düþmaný “Mao Zedung Düþüncesi”ni ret ve mahkûm ettik. Yürüttüðümüz kampanyanýn hareketimiz açýsýndan tarihsel bir öneme sahip olduðu þüphe götürmez bir gerçektir ve inanýyoruz ki bütün yoldaþlar bunun bilincindedir. Evet, Mao Zedung revizyonizminin anti-Marksist özünü açýða çýkardýk, ret ve mahkûm ettik; ancak bu yeterli midir? Þüphesiz ki deðildir ve bütün yoldaþlar, baþta Merkez Komitesi olmak üzere diðer yönetici örgütlerin önderliðinde “Mao Zedung Düþüncesi”ne karþý mücadeleyi, bu bildiride konulan platform temelinde hayatýn her alanýnda devrimci proletaryaya has þevk ve kararlýlýkla yürütecektir. Duraksama yok. Gevþeme yok. Marksizm-Leninizm düþmaný her türlü akýmýn üzerine Marksizm-Leninizm’le dopdolu olarak kararlý olarak yürümek var. Görevimizi sürdürelim yoldaþlar…
Hareketimiz Marksizm-Leninizm’in revize edilmesine, her türlü Marksizm- Leninizm düþmaný ideolojik ve politik akýma karþý yürüteceði mücadeleyi, belirli bir dönem için, özellikle revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi” üzerinde yoðunlaþtýracaktýr.
Revizyonist “Mao Zedung Düþüncesi”ne karþý tartýþma kampanyasýnda ulaþýlan sonuçlar uyarýnca cepheden mücadele yürütmenin yaný sýra, hareketimiz, ayný zamanda, bu küçük-burjuva revizyonist teorinin üzerimizdeki etkilerini araþtýrma ve inceleme faaliyetini yeni bir tartýþma kampanyasý olarak yürütecektir.
“Mao Zedung Düþüncesi”ne karþý yoðun bir teorik mücadelenin verilmesinin yaný sýra, açýlacak yeni bir kampanyanýn yürütülmesinin zorluklarýný göz önünde bulunduran komünist hareketimiz, üye ve aday üyelerinin Merkez Komitesi ve diðer yönetici örgütlerimizin önderliðinde zorluklarý yenerek doðru sonuçlara ulaþacaklarý bilincindedir. MARKS, ENGELS, LENÝN ve STALÝN’in ýþýklý yolundan kararlýlýkla ilerleyen TÜRKÝYE KOMÜNÝST PARTÝSÝ/MARKSÝST-LENÝNÝST HAREKETÝ Marksizm-Leninizm’in kýzýl bayraðýný yükseklerde tutacak, çeþitli milliyetlerden Türkiye proletaryasýnýn öncü kurmayý partisini yeniden kurma yolunda sarsýlmaz bir kararlýlýkla ilerleyecektir.
KAHROLSUN REZÝZYONÝZM VE OPORTÜNÝZM!
YAÞASIN MARKSÝZM-LENÝNÝZM!
YAÞASIN PROLETER ENTERNASYONALÝZMÝ!
YAÞASIN TKP/ML HAREKETÝ!
TKP/ML HAREKETÝ MERKEZ KOMÝTESÝ
22 MART 1980
|
|
|