|
14 Mayýs 2023 Seçimlerinde Komünist-Devrimci Tutum |
14 Mayýs 2023’te hem Türkiye Cumhuriyeti ‘cumhurbaþkanlýðý’ makamý, hem de Türkiye Büyük Millet Meclis (bundan böyle TBMM ya da parlamento) üyelikleri için seçimlerin yapýlacaðý açýklandý. Bu seçimler cumhurbaþkanlýðý kurumunun baþýna kimin seçileceði ve parlamento üyelerinin kimler olacaðýnýn belirlenmesinin ötesinde anlam taþýyorlar. Söz konusu olan, ayný zamanda, Türkiye ve Kuzey Kürdistan coðrafyasýnda kapitalist politik egemenliðin, devletin alacaðý biçimin oylanmasýdýr da: “Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi” adý verilen baþkanlýk sistemi korunacak mý, yoksa parlamenter sisteme dönüþ süreci mi baþlatýlacak? Özellikle cumhurbaþkanlýðý seçimi bu soruya da yanýt verecektir. Var olan politik ortam, aþaðýda açýklanacaðý gibi, komünist-devrimcilerin iki farklý taktik tutum takýnmalarýný gerektirmektedir. Þimdilik þu noktayý vurgulamakla yetineyim: Devlet baþkanlýðý için yapýlacak seçimle parlamento üyelikleri için yapýlacak seçimlere teorik ve politik-pratik yaklaþým arasýnda ayrým yapmak gerekir. Cumhurbaþkanlýðý seçimi söz konusu olduðunda taktik tutum hiçbir adayýn desteklenmemesi olurken, parlamento seçimlerinde yalnýzca komünist-devrimci adaylarýn desteklenmesi olmalýdýr.
Bu yazýda politik partiler vb. arasýndaki ittifaklarýn (baðlaþýklýklarýn) ayrýntýlý sayýlabilecek politik analizine (çözümlemesine) girmeksizin komünist-devrimci hareketin taktik tutumunun ne olmasý gerektiðine iliþkin görüþlerimi açýklayacaðým. Burada vurgulamakla yetineyim ki, ideolojik-politik olarak gerici ve sosyal-reformist ittifaklarýn rol oynadýklarý seçimlerdir tartýþma konusu olan. Bu seçimlerde kapitalist ekonomik sistemi savunan ve bu sistemi en iyi kendilerinin temsil edecekleri ve yönetecekleri savýnda olan iki gerici ittifak, kendilerine verdikleri isimlerle “Millet Ýttifaký” ve “Cumhur Ýttifaký” baþrol oyuncularýdýrlar. Diðer þeylerin yaný sýra, her iki ittifak da aðýrlýklý olarak emperyalist devletlerle, diðer emperyalist örgütlerle ve emperyalist sermaye ile iþbirliðini savunan ve kurduðu iliþkilerle övünen partilerden oluþuyorlar. Vurgulanmalýdýr ki, bu iki ittifakýn bileþenleri Kürt ulusunun haklarý, en baþta da kendi politik yazgýsýný kendisinin belirleme hakký konusunda þoven Türk milliyetçiliðine dek varan düþman bir politik-kültürel “Millet Ýttifaký”nýn cumhurbaþkaný adayý olan Kemal Kýlýçdaroðlu’nu destekleyen kimi sosyal-reformist parti ve gruplarýn oluþturduklarý ittifaklar yardýmcý oyuncu rolüyle yetinmektedirler. Yardýmcý oyuncu olmasýna karþýn “Emek ve Özgürlük Ýttifaký”nýn seçimin sonucunu belirleyecek anahtar ittifak olacaðý anlaþýlmaktadýr. Diðer ittifaklarýn ve partilerin oynayabilecekleri rolleri þimdilik bir yana býrakýyorum.
Genel olarak devletin, özel olarak da devlet-içi kliklerin (kimilerinin “derin devlet” olarak tanýmladýklarý devlet-içi örgütlenmelerin) ve var olan politik rejimin analizini de yapmayacaðým. Birinci dipnotta gönderme yapýlan yazýlarda bu görev genel çizgileriyle yerine getirildi. Burjuva ve küçük-burjuva politik güçlerin savunduklarý “güçlendirilmiþ” parlamenter sistemin analizi de bu yazýnýn görevleri arasýnda deðildir.
Baþta Amerika Birleþik Devletleri ve Rusya Federasyonu olmak üzere, emperyalist devletlerin ve Avrupa Birliði vb. emperyalist örgütlerin seçimleri etkileme olasýlýklarý ve giriþimleri üzerinde de durulmayacaktýr.
Sorun teorik olarak nasýl ele alýnmalý?
Kapitalist devlet hiyerarþisinin anayasal-hukuksal tepe noktasý olan cumhurbaþkanlýðý makamý seçimi söz konusu olduðunda vurgulanmasý ve karýþtýrýlmamasý gereken þudur: Üyelerden oluþan temsili bir devlet organýna üye seçimi yapýlmýyor. Sosyalizm savaþýmýmda bir kürsü olarak kullanýlabilecek bir burjuva politik kuruma, örneðin parlamento, belediye meclisi vb. üye seçimi deðildir söz konusu olan. Devleti temsil eden bir kurumla/devlet organýyla, devletin organý olup da seçmeni “temsil eden” üyelerden oluþan bir kurumu birbirine karýþtýrmamak gerekir. Örneðin, parlamento devletin bir organýdýr ama anayasal-hukuksal olarak devleti temsil etmez. Devlet baþkanlýðý ise devlet hiyerarþisinde devletin en üst temsil makamýdýr. Burjuva parlamentosuna seçilen bir parlamenter/üye politik-hukuksal olarak kapitalist devleti temsil etmez ama devlet baþkaný eder.
Kapitalist sömürünün sürdürülmesinin temel politik aleti olan kapitalist devletin baþýna kimin geçeceði sorunu komünist-devrimcilerin sorunu olamaz. Bu saptama hangi adayýn seçileceðine iliþkin olarak kayýtsýz kalmak anlamýna gelmez. Komünist-devrimciler, devrim ve sosyalizm için savaþýmda, kapitalist devletin aldýðý ya da alacaðý politik rejimin karakterine ya da biçimine kayýtsýz kalmazlar. Yürütmenin var olana göre güçlendirilmesi ya da politik gücün daha da merkezîleþmesi ve yoðunlaþmasý, hem genel olarak özgürlük ve sosyalizm savaþýmýný, hem de kapitalist sistem içinde sömürülen ve ezilen toplumsal sýnýf ve sýnýf katmanlarýnýn yaþamlarýnýn iyileþtirilmesi için yürütülen savaþýmý olumsuz olarak etkiler.
Burada þöyle bir soru sorulabilir: Komünist-devrimciler kapitalist devlet hiyerarþisinin en yüksek makamýna hiçbir zaman aday olmazlar mý? Þöyle de sorulabilir: Komünist-devrimciler hangi koþullarda kapitalist devlet hiyerarþisinin en yüksek makamýna aday olma kararý alabilirler? Yanýtým: Komünist-devrimci hareket devrimci durum koþullarýnda kapitalist devletin baþkanlýðý için yapýlan seçimlerde aday çýkarabilir. Kapitalist devleti temsil etmek ya da yönetmek için deðil, onun yýkýlýþýný hýzlandýrmak ve yerine sosyalist bir cumhuriyetin kuruluþunun koþullarýný olgunlaþtýrmak için.
14 Mayýs 2023 seçimlerine iliþkin olarak sorulmasý ve yanýtlanmasý gereken soru þudur: Genel olarak kapitalist sömürü ve baskýya karþý her türlü savaþýmýn, özel olarak da devrim ve sosyalizm savaþýmýnýn, yürütülmesi için en uygun politik koþullarýn var olabileceði burjuva politik rejim (ya da devlet biçimi) verili koþullarda hangisidir? Bu soruya yanýtým þöyledir: “Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi” ile karþýlaþtýrýldýðýnda, gerici de olsa, kapitalist parlamenter sistem hem politik haklarýn kullanýlabilmesi ve devrimci politik istemler için savaþýmda hem de kapitalist sistem içinde iþçi sýnýfý ve diðer emekçilerin yaþamlarýnýn iyileþtirilmesi bakýmýndan daha uygun koþullarý saðlar. Neden? “Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi”nde toplumsal süreçleri, özel olarak iþaret etmek gerekirse politik karar alma süreçlerini, parlamento-dýþý ve parlamento-içi müdahalelerle etkileme olanaðý oldukça sýnýrlýdýr. Parlamenter sistemde ise, diðer etmenlerin yaný sýra, yeniden seçilme kaygýsý olan parlamenterleri, gerek parlamento-içi gerekse parlamento-dýþý söz ve eylemle etkilemek görece kolaydýr.
Komünist-devrimciler devrim için savaþýmla reformlar için savaþýmý birlikte yürütürler. Halkýn yaþamýnýn iyileþtirilmesi için savaþýmý ertelemezler, erteleyemezler. Devrim ya da devrimci durum gibi büyük toplumsal deðiþimler ender olarak yaþanýr ama kapitalist sömürü ve baskýnýn sýnýrlandýrýlmasý günlük ekonomik ve politik savaþýmýn konusudur. Bu amaçla kapitalist devletin kimi kurumlarýndan halkýn ekonomik, politik, sosyal ve kültürel çýkarlarýný savunmak için yararlanmak gerekir. Örneðin, bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu, Ýþsizlik Sigortasý Fonu gibi kurumlar olabileceði gibi, Kýzýlay ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý (AFAD) gibi kurumlar da olabilir. Sözün özü, parlamentodan, merkezi ve yerel devlet bürokrasisinden, yerel yönetimlerden ezilenlerin ve sömürülenlerin çýkarlarýný savunmak ve gerçekleþtirmek için en büyük ölçüde yararlanmak gerekir.
Sosyalist devrimci çalýþmada hiçbir zaman unutulmamasý gereken odur ki, sömürülenlerin ve ezilenlerin yaþamlarýnýn iyileþtirilmesi için her günkü savaþým olmaksýzýn büyük toplumsal altüst oluþlar gerçekleþmez. Sabýrla yürütülen “sýkýcý” günlük ekonomik ve politik savaþýmlar olmaksýzýn devrimin öznesi olan kitlelerle, özellikle iþçi sýnýfýyla, kitlesel baðlar kurulamaz; komünist-devrimci politik bir iþçi sýnýfý hareketi ve dolayýsýyla komünist-devrimci bir parti kurulamaz.
Sorun pratik-politik olarak nasýl ele alýnmalý?
Cumhurbaþkanlýðý seçimi kapitalist devlet hiyerarþisi içinde þiddet kullanma tekeline ya da yetkisine sahip olacak devlet organlarýnýn kime karþý sorumlu olacaðýnýn belirlendiði bir seçim olacaktýr. Burjuva anlamda bile demokratik olmayan parlamenter sistem içinde görece sýnýrlý yetkileri olan bir cumhurbaþkaný deðil, yürütme gücü tekelini elinde bulunduran ve yasama ve yargý güçlerini birçok bakýmdan etkileme olanaklarýna sahip olan bir devlet baþkaný seçilecektir. Örgütlenmiþ þiddet olan devletin silahlý kuvvetlerinin sözde baþkomutanýnýn kim olacaðýnýn da belirlendiði bir seçimdir söz konusu olan.
Kapitalist sýnýfýn deðiþik katmanlarý tarafýndan sömürülen ve ezilen seçmenlere þu ya da bu kapitalist katmanlarýn (isterseniz fraksiyonlarýnýn deyiniz) politik temsilcileri olan partilerin oluþturduklarý ittifaklardan birini ya da birkaçýný destekleme çaðrýsý yapýlmasý komünist-devrimci sýnýf tutumu bakýmýndan kabul edilemez. Sosyalizm gibi toplumsal ülküsü/davasý olmayan seçmen için, ideolojik-politik eðilim olarak kapitalist sistemin sýnýrlarý içinde kalan bir adaya oy vermek anlaþýlýrdýr. Anlaþýlýr olmayan ve kabul edilmez olan, geçmiþte böyle bir davaya sahip olduðu savýnda olanlarýn ve bu savý sürdürdüðünü söyleyenlerin böyle bir adaya oy vermeleri ve bu yönde propaganda ve ajitasyon yapmalarýdýr. Böylesi politik oportünist tutum, iþçi sýnýfý baþta olmak üzere sömürülenlerin ve ezilenlerin demokratik ve sosyalist politik eðitimleri, bilinçlenmeleri ve örgütlenmeleri bakýmýndan zararlý etkiler yapar.
Burada kimi sol eðilimli çevrelerde de etkisi görülen “halk bunaldý”, “biraz olsun nefes almak istiyor” vb. gerekçelerle Kýlýçdaroðlu’na oy verilmesi gerektiði eðilimi üzerinde kýsaca durayým. Böylesi bir gerekçeyle ideolojik-politik, kültürel ve ekonomik olarak gerici olan “Millet Ýttifaký”nýn adayý desteklenemez. Sosyalistler de bunaldý ama böylesi bir durum ilkesel ideolojik-politik duruþu terk etmeyi gerektirmez. Þimdilik vurgulamakla yetineyim ki, Kýlýçdaroðlu’na oy vermek sözü edilen ittifaký oluþturan diðer partilerin genel baþkanlarýna ve Ekrem Ýmamoðlu ve Mansur Yavaþ’a da oy vermek demektir. Onlar, Kýlýçdaroðlu gibi burjuva-liberal olarak deðerlendirilebilecek Ýmamoðlu dýþýnda, politik olarak gerici potansiyel cumhurbaþkaný yardýmcýlarýdýrlar. Kýlýçdaroðlu ve Ýmamoðlu dahil, adaylarýn hepsi de deðiþen derecelerde Türk milliyetçisi ideolojik eðilime sahiptirler. On ikiden vurulmasý gereken politik düþmanýn “Cumhur Ýttifaký” ve onun adayý “politik Ýslamcý” Erdoðan olmasý ehven-i þeri tercih etme gibi politik oportünist bir tutuma gerekçe yapýlamaz. Özellikle de komünist olma savýnda olanlarýn Kýlýçdaroðlu’nu desteklemeleri, ona oy verme çaðrýsý yapmalarý politik oportünizmin bir göstergesidir. “Korku imparatorluðu”na karþý çýkma adýna seçmenleri korkutmak ya da onlarýn var olan korkularýný “beslemek” yoluyla “Millet Ýttifaký”na ve Kýlýçdaroðlu’na oy verilmesi yönünde baský oluþturmak kabul edilemez.
Yukarýda sözü edilen gerekçelerle kapitalist sistemi en iyi temsil etme savýnda olan adaylar arasýnda “daha kabul edilebilir” olan desteklenemez. Kapitalist sistemin sýnýrlarý içinde kalan ideolojik-politik anlayýþ ve tutuma sahip olan bir adayý destekleyip desteklememektir tartýþma konusu olan. Sorunun böyle konuluþu olumsuz anlamda “doktriner” bulunabilir ama söz konusu olan ilkesel tutum almaktýr; komünist-devrimci teoriyi yol gösterici olarak kabul etmektir. Baþka sözcüklerle ifade edersem, böyle bir tutum politik oportünizme karþý iþçi sýnýfýna dayanan sosyalizmi savunanlarýn kararlýlýkla savunacaklarý komünist-devrimci ilkesel bir tutumdur. Kendilerini sosyalist olarak tanýmlayan politik partilerin, örgütlerin ve bireylerin ideolojik ve politik olarak gerici bir karaktere sahip olan “Millet Ýttifaký”nýn cumhurbaþkaný adayýný desteklemeleri politik oportünizmin utanç vericidir bir örneðidir. Onlarýn bu tutumu söz konusu olduðunda yapýlan, somut koþullarýn Marksist-Leninist ya da komünist-devrimci analizi deðil somut koþullarýn küçük-burjuva reformist analizidir.
Dikkat çekmek ve vurgulamak istediðim son bir nokta da, diðer etmenlerin yaný sýra, 12 Eylül 1980 darbesiyle alýnan aðýr politik yenilginin de etkisiyle, kapitalist sistemin sýnýrlarý içinde kalarak düþünmenin kendini anti-kapitalist olarak tanýmlayanlar arasýnda bile bir alýþkanlýk haline gelmiþ olmasýdýr. Burjuva politik sosyalizasyonun bir sonucu olarak her seçimde oy kullanmak adeta bir zorunluluk, bir yurttaþlýk görevi olarak görülüyor. Bir burjuva-parlamenterist aldatmacadýr bu. Yapýlan her seçime katýlmak gerekmez. Boykot taktiði nedeniyle eleþtiriye uðrama kaygýsý da taþýmamak gerekir. Kapitalist devletin en yüksek bireysel temsilcisinin kim olacaðýný belirleyecek seçimde oy kullanmak, hele de aday göstererek seçime katýlmak, kapitalist devleti yönetmek deðil, kapitalist sistemi yýkmak ve sosyalist bir sistem kurmak iddiasýnda ki komünist-devrimcilerin takýnacaðý bir politik tutum olamaz. Tersi bir taktik tutum, iþçi sýnýfýnýn, kentin ve kýrýn yarý-proleterlerinin, diðer tüm emekçilerin ve ezilenlerin burjuva politik sosyalizasyon sürecinde burjuva parlamenter hayallerle zehirlenmelerine katký yapmak demektir.
Son söz yerine
Kapitalist Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmeye talip olmak ya da talip olanlarý desteklemek komünist-devrimcilerin benimseyecekleri taktik bir tutum olamaz. Cumhurbaþkanlýðý seçimi söz konusu olduðunda taktik tutum hiçbir adayýn desteklenmemesi olurken, parlamento seçimlerinde varsa (edindiðim bilgiye göre yok) yalnýzca baðýmsýz komünist-devrimci adaylarýn desteklenmesi olmalýdýr.
Komünist bakýþ açýsýndan, parlamento seçimlerinde, yalnýzca kapitalist devleti devrim yoluyla yýkýp sosyalist bir devlet, sosyalist bir cumhuriyet kurarak sosyalist bir toplumu örgütlemeyi savunanlar, eðer böyle bir ayrým yapýlýyorsa, komünist hareketin azami programýný, sosyalist devrim programýný kabul edenler ve bu programýn uygulanmasý için çalýþanlar desteklenebilir. Sosyal-reformist olanlarý desteklemek bir yana, devrimcilikleri demokrat-devrimcilikle sýnýrlý olanlar da desteklenmemelidirler.
Þimdiye dek açýklanan teorik ve politik nedenlerle “cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi”ni savunan politik olarak daha gerici olan “Cumhur Ýttifaký” propaganda ve ajitasyonda, politik gerçekleri açýklama ve seçime katýlan politik güçleri teþhir çalýþmasýnda asýl politik hedef olarak seçilmelidir. Yani AKP-MHP iktidarýnýn yenilgisi öncelikli politik görev, kýsa erimli politik amaçtýr. “Millet Ýttifaký” da politik olarak gerici bir ittifak olduðu için desteklenemez. Asýl vurulmasý gereken hedefin hangisi olduðu unutulmaksýzýn bu ittifakýn eleþtirisi ve politik teþhiri de yapýlmalýdýr.
A.H. Yalaz
28 Mart 2023
------
(1) Ayrýntýlý bilgi ve analiz için aþaðýdaki yazýlarýn da okunmasýný öneririm. Bu yazýyý hazýrlarken sözü edilen yazýlardan yararlandým.
- “Devlet baþkanlýðý seçiminde komünist-devrimci taktik – BOYKOT” (22 Temmuz 2014);
- “Parlamenter Oportünizm Deðil, Komünist-devrimcilik!” (15 Mayýs 2015);
- “Devletin Yeniden Örgütlendirilmesi ve Komünist Tutum” (5 Ocak 2017);
- “24 Haziran 2018 Seçimlerinde Ýki Taktik” (31 Mayýs 2018).
(2) Bu yazý seçimlerin ilan edilen tarihte yapýlacaklarý varsayýlarak yazýldý. Politik iktidarý elinde tutanlarýn, yenilgi alma olasýlýklarý güçlenirse, seçimleri ertelemeleri, hatta iptal etmeleri olasýlýklar arasýndadýr. Yapýlmalarý durumunda politik iktidar sahiplerinin “hilesiz” seçimler örgütleyecekleri de olasýlýk dýþýdýr. Bu yazýda bu olasýlýklar üzerinde ayrýntýlý olarak durulmayacaktýr.
Var olan kapitalist politik sistemde ‘cumhurbaþkaný’ olarak tanýmlanan makam bu yazýda kullandýðým terim biliminde ‘devlet baþkaný’ terimine karþýlýk gelir. Söz konusu olan cumhurun (halkýn) baþkanýný seçmesi deðil, devlete ‘baþ’ seçilmesidir. Yazý boyunca cumhurbaþkaný ve cumhurbaþkanlýðý terimleri týrnak içine alýnmýþ gibi okunmalýdýrlar. Kullandýðým terim biliminde ‘milletvekili’ terimine de yer yoktur. Bunun yerini ‘parlamenter’ terimi alýr.
(3) Kendimi coðrafi olarak Türkiye ve Kuzey Kürdistan’la sýnýrlayacak olursam, 12 Eylül 1980 yenilgisi sonrasý dönemde, özellikle sosyalist olma savýndaki devlet kapitalisti sistemlerin çökmesini izleyen dönemde, iþçi sýnýfýna dayanan sosyalizm anlayýþýna karþý çok duyulan itirazlardan biri þöyle: “Ýþçi sýnýfý kalmadý ki böylesi bir sosyalizm anlayýþý savunulsun. Artýk yapay zekâ var ve robotlarla üretim yapýlýyor.” Burasý bu türden savlara ayrýntýlý bir karþýlýk vermenin yeri deðil. Bir “doktriner” olarak, yalnýzca þu “yapay zekâ” konusuna deðinmekle yetineyim.
Komünist-devrimciler komünist dünya toplumu kuruluþu savaþýmýnda bilimsel ve teknolojik buluþlardan ve yeniliklerden en büyük ölçüde yararlanýrlar. “Yapay zekâ” da bunlar arasýndadýr. Ýcabýnda “komünist-devrimci robotlar partisi” de kurarýz! Devrim kapitalist devletin kapýsýný tekmelediðinde örgütlenmiþ yapay zekâ, programlanmýþ “robotlar ordusu” devletin sinir merkezlerini felç edecek biçimde seferber edilir. Yapay zekâyý örgütleriz ama önce yapay zekâyý örgütleyebilecek zekâya sahip olmak ve onu kullanmasýný bilmek gerekir.
|
|
|