24 Haziran 2018’de hem cumhurbaþkanlýðý makamý için, hem de parlamento üyelikleri için seçimler yapýlacaktýr. (1) Bu seçimler cumhurbaþkanlýðý kurumunun baþýna kimin seçileceði ve parlamento üyelerinin kimler olacaðýnýn belirlenmesinin ötesinde bir anlama sahiptirler. Söz konusu olan, özsel olarak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da kapitalist politik egemenliðin alacaðý biçimin oylanmasýdýr da: Parlamenter sistem mi? Baþkanlýk sistemi mi? Özellikle cumhurbaþkanlýðý seçimi bu soruya da yanýt verecektir. Bu seçimi 16 Nisan 2017 anayasa deðiþiklikleri referandumunun tekrarý olarak da deðerlendirebiliriz.
Bu durum komünist-devrimcilerin iki farklý taktik tutum takýnmalarýný gerektirmektedir. Cumhurbaþkanlýðý seçimi söz konusu olduðunda taktik tutum hiçbir adayýn desteklenmemesi olurken, parlamento seçimlerinde yalnýzca komünist-devrimci adaylarýn desteklenmesi olmalýdýr. (2)
Hiçbir cumhurbaþkaný adayýna oy yok! 24 Haziran ve 8 Temmuz 2018 (3) tarihlerinde yapýlacak cumhurbaþkanlýðý seçimi ile 10 Aðustos 2014’de yapýlan seçim arasýnda kapitalist devletin örgütlenmesine iliþkin en önemli deðiþiklik bu makamýn Türkiye Cumhuriyeti (TC) Anayasasýna göre de yürütme gücünü temsil edecek olmasýdýr. 16 Nisan 2017’de yapýlan anayasa deðiþikliði referandumunda, TC’nin yasalarýna da aykýrý olarak çýkarýlan “evet” sonucuyla, yürütme gücünü anayasal olarak elinde bulunduran baþbakanlýk kurumunun yerini cumhurbaþkanlýðý kurumu aldý. Burjuva parlamenter sistemin yerini baþkanlýk sistemi (“cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi”) aldý. (“Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi” kavramý ayrý bir tartýþma konusudur.)
Söz konusu olan 16 Nisan 2017 referandumu öncesi var olan anayasaya göre sýnýrlý yetkileri olan bir devlet kurumu için yapýlacak bir seçim deðildir. Burjuva parlamenter sistem içinde görece sýnýrlý yetkileri olan bir cumhurbaþkanýnýn yerini yürütme gücü tekelini elinde bulunduran ve yasama ve yargý güçlerini birçok bakýmdan etkileme olanaklarýna sahip olan bir devlet baþkaný alacaktýr. Bu seçim kapitalist devlet hiyerarþisi içinde þiddet kullanma tekeline ya da yetkisine sahip olacak devlet organýnýn baþýna kimin geçeceðinin belirlendiði bir seçim olacaktýr. Örgütlenmiþ þiddet olan devletin silahlý kuvvetlerinin baþkomutanýnýn kim olacaðýnýn da belirlendiði bir seçim.
Kapitalist politik egemenlikte yapýlan böylesi önemli bir deðiþiklik, cumhurbaþkanlýðý ve parlamento gibi kurumlarýn kapitalist egemenlik sistemindeki iþlevleri söz konusu olduðunda, 10 Aðustos 2014’de yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimine iliþkin olarak yazdýklarýmda özsel bir deðiþiklik yapmamý gerektirmiyor:
“ (...) Sistem içinde düþünmek kendini anti-kapitalist olarak tanýmlayanlar arasýnda bile bir alýþkanlýk haline geldi. Burjuva politik sosyalizasyonun bir sonucu olarak her seçimde oy kullanmak adeta bir zorunluluk, bir yurttaþlýk görevi olarak görülüyor. Bir burjuva-parlamenterist aldatmacadýr bu. Yapýlan her seçime katýlmak gerekmez. Boykot taktiði nedeniyle eleþtiriye uðrama kaygýsý taþýmamak gerekir. Kapitalist devletin en yüksek bireysel temsilcisinin kim olacaðýný belirleyecek seçimde oy kullanmak, hele de aday göstererek seçime katýlmak, kapitalist devleti yönetmek deðil, kapitalist sistemi yýkmak ve sosyalist bir sistem kurmak iddiasýnda ki komünist-devrimcilerin takýnacaðý bir politik tutum olamaz. Tersi bir taktik tutum, iþçi sýnýfýnýn, kentin ve kýrýn yarý-proleterlerinin, diðer tüm emekçilerin ve ezilenlerin burjuva politik sosyalizasyon sürecinde burjuva parlamenter hayallerle zehirlenmelerine katký yapmak demektir.
Vurgulanmasý ve karýþtýrýlmamasý gereken þudur ki, üyelerden oluþan temsili bir devlet organýna üye seçimi yapýlmýyor. Sosyalizm savaþýmýmda bir kürsü olarak kullanýlabilecek bir burjuva politik kuruma, örneðin parlamento, belediye meclisi vb. üye seçimi deðildir söz konusu olan. Devleti temsil eden bir kurumla/devlet organýyla, devletin organý olup da seçmeni “temsil eden” üyelerden oluþan bir kurumu birbirine karýþtýrmamak gerekir. Örneðin, parlamento devletin bir organýdýr; ama hukuksal olarak devleti temsil etmez. Devlet baþkanlýðý ise devlet hiyerarþisinde devletin en üst temsil makamýdýr... Vurgulamak isterim ki, kapitalist Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmeye talip olmak ya da talip olanlarý desteklemek komünist-devrimcilerin benimseyecekleri taktik bir tutum olamaz. Burjuva parlamentosuna seçilen bir parlamenter/üye politik-hukuksal olarak kapitalist devleti temsil etmez; ama devlet baþkaný eder...
Komünistler, devrim ve sosyalizm savaþýmýnýn temel öznesi olan isçi sýnýfýný burjuva yanýlsamalara karþý yaþamýn her alanýnda bilinçlendirmekle yükümlüdürler. Burjuva politik kurumlarýn sömürülenlerin ve ezilenlerin ekonomik, toplumsal, kültürel, hukuksal ve politik çýkarlarý için kalýcý çözüm üretme araçlarý olmadýklarýnýn ýsrarlý propaganda ve ajitasyonu onlarýn sürekli görevleri arasýndadýr. Politik sorunlara ilginin arttýðý seçim ortamýndan sosyalist propaganda ve ajitasyon yapmak ve örgütlenmek için yararlanan komünist-devrimciler, demokratik ve sosyalist çalýþmalarýnda kapitalist sistemin sýnýrlarýný aþmayan seçimlere, çözümlere vb. iliþkin yaratýlan ve güçlendirilen düþlere karþý da ýsrarlý bir savaþým yürütürler. (...)” (“Devlet baþkanlýðý seçiminde komünist-devrimci taktik: BOYKOT!”)
10 Aðustos 2014 cumhurbaþkanlýðý seçimiyle bu yýlki cumhurbaþkanlýðý seçimi arasýndaki temel fark birinci durumda parlamenter sistemde anayasal olarak sýnýrlý yetkilere sahip olan cumhurbaþkaný ikinci durumda yürütme gücüne sahip olacaktýr. Baþkan yardýmcýlarýný, bakanlarý ve kimi diðer devlet görevlilerini o atayacak ve istediði zaman görevlerine son verebilecektir... Burjuva parlamentosu, yeniden örgütlendirilen kapitalist devletin, eðer Erdoðan ve Bahçeli kliklerinin baþýný çektiði ittifak parlamento üyeliklerinin yarýdan fazlasýný kazanýr ve var olan burjuva parti ittifaklarý sürerse, ihmal edilebilir bir organý durumuna düþürülecektir.
Ýþçi sýnýfýna dayanan sosyalizmi savunanlarýn, politik olarak ilerici de olsa (Bu nitelikte olan tek politikacý HDP’nin adayý Selahattin Demirtaþ’týr), devletin yürütme gücünün kim tarafýndan kullanýlacaðýný saptamak için yapýlan seçimlerde herhangi bir adayý desteklemeleri söz konusu olamaz. Politik özgürlük ve sosyalizm için savaþýmda kapitalist politik sistemin karakteri komünist-devrimcileri yakýndan ilgilendirir ama bu herhangi bir adayýn desteklenmesi gerektiði olarak anlaþýlamaz. Ýþaret edilmelidir ki, baþkanlýk sisteminde süreçleri, özel olarak iþaret etmek gerekirse politik karar alma süreçlerini, parlamento-dýþý ve parlamento-içi müdahalelerle etkileme olanaðý oldukça sýnýrlýdýr. Parlamenter sistemde ise, diðer etmenlerin yaný sýra, yeniden seçilme kaygýsý olan parlamenterleri, gerek parlamento-içi gerekse parlamento-dýþý söz ve eylemle etkilemek görece kolaydýr. Komünist-devrimciler iþçi sýnýfýna ve kapitalist düzende ezilen sýnýf katmanlarýna þu ya da bu cumhurbaþkaný adayýný destekleme çaðrýsý yapmazlar. Kapitalist sömürünün sürdürülmesinin temel politik aleti olan kapitalist devletin baþýna kimin geçeceði sorunu komünist-devrimcilerin sorunu olamaz ama bu hangi adayýn seçileceðine iliþkin olarak kayýtsýz kalmak anlamýna da gelmez. “Kim seçilirse seçilsin, bizi ilgilendirmez” gibi bir tutum takýnýlamaz. Baþka sözcüklerle, kapitalist politik egemenliðin alacaðý biçimin ne olacaðý sorununda kayýtsýz kalýnamaz. Yürütmenin var olana göre güçlendirilmesi ya da politik gücün daha da merkezîleþmesi ve yoðunlaþmasý, hem genel olarak özgürlük ve sosyalizm savaþýmýný, hem de kapitalist sistem içinde sömürülen ve ezilen toplumsal sýnýf ve sýnýf katmanlarýnýn yaþamlarýnýn iyileþtirilmesi için yürütülen savaþýmlarý olumsuz olarak etkiler. Bu nedenledir ki, bu savaþýmlarýn, özellikle sosyalizm savaþýmýnýn çýkarlarý için gerici politik iktidarýn temsilcisi olarak Erdoðan’ýn seçimi kaybetmesi tercih edilir. CHP, ÝYÝ Parti, Saadet Partisi ve DP’den oluþan burjuva parti ittifaký, 16 Nisan 2017 anayasa deðiþiklikleri ile kabul edilen baþkanlýk sistemi yerine parlamenter sisteminin yeniden kurulacaðýný savunmaktadýr. HDP de. Bundan dolayý kapitalist sistemin ve bu sistemin sýnýrlarý içinde kalarak rekabete giren cumhurbaþkaný adaylarýnýn ideolojik-politik kimliklerinin teþhir edilmesi ihmal edilmeksizin, seçim sürecinde yapýlacak politik gerçekleri açýklama ve politik teþhir kampanyasýnda niþan tahtasýnýn iç çemberine oturtulmasý gereken aday giderek artan politik merkezileþmenin ve yoðunlaþmanýn bireysel temsilcisi olan Erdoðan’dýr. “Erdoðan’ý yenilgiye uðratalým!” sloganý (ya da benzeri bir slogan) böylesi bir kampanyanýn eylem sloganý olarak kullanýlabilir.
Baðýmsýz komünist-devrimci parlamenter adaylarýný destekleyelim! 7 Haziran 2015 tarihinde yapýlan parlamento seçimleri için yazdýklarým özsel olarak bu seçimler için de geçerlidir. Okuyalým:
“ (...) Komünist-devrimciler kapitalist devletin yasama organý olan parlamentoya üye seçimi yapýlacak olan politik ortamý komünist-devrimci propaganda, ajitasyon ve örgütlenme yapmak için kullanmak zorundadýrlar. Böylesi bir ortam sosyalizm için kapitalizme karþý sýnýf savaþýmýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý ve güçlendirilmesi için önceki dönemlere göre çok fazla olanaklar yaratýr. Komünistlerin görevi bu olanaklardan en büyük ölçüde yararlanmaktýr. Kitlelerin devrimci bilincinin geliþtirilmesi, örgütlenmelerinin güçlendirilmesi ve daha da artan bir politik bilinç ve örgütlülük derecesiyle devrimci politik eyleme çekilmeleri için çok sayýda fýrsat sunan böylesi dönemlerden yararlanmasýný bilmek her þeyden önce komünist önderlerin görevleri arasýndadýr. (...)
Parlamento-içi savaþým parlamento-dýþý savaþýmýn hizmetindedir. Bu nedenledir ki, politik sýnýf savaþýmýnýn alanlarýndan biri olan parlamentodan iþçi sýnýfýnýn ve diðer emekçi sýnýf ve katmanlarýn parlamento-dýþý savaþýmlarýný desteklemek için yararlanýlmalýdýr... Varsayalým ki parlamentoya komünist-devrimci temsilciler seçildi ve parlamenter olarak kabul edilmek için zorunlu kýlýnan ant içmek gibi bir engel aþýldý. Böylesi bir durumda parlamentodan yalnýzca kapitalist düzeni teþhir etmek için yararlanmakla yetinmek olmaz. Parlamentodan iþçi sýnýfýnýn ve kapitalist sistemde sömürülen ve ezilen diðer emekçi kitlelerin ekonomik, politik, kültürel ve ulusal hak ve çýkarlarýnýn savunulmasý için de yararlanýlmalýdýr. Kapitalist sistemde geniþ emekçi kitlelerin çektikleri acýlarýn hafifletilmesinin bir görev olduðu unutulmamalýdýr. Burjuva parlamentosu bunun ikincil önem taþýyan araçlarýndan biri olarak kullanýlabilir. Parlamento içinde halkýn yaþam koþullarýnýn iyileþtirilmesi için yapýlacak çalýþmalar, örneðin, yasa tasarýlarý hazýrlama, toplumsal sorunlarý konu alan soruþturma komisyonlarýnýn kurulmasý için giriþimde bulunma gibi, küçümsenmemelidir. (...)
Komünist bakýþ açýsýndan, parlamento seçimlerinde, yalnýzca kapitalist devleti devrim yoluyla yýkýp sosyalist bir devlet kurarak sosyalist bir toplumu örgütlemeyi savunanlar, eðer böyle bir ayrým yapýlýyorsa, komünist hareketin azami programýný, sosyalist devrim programýný kabul edenler ve bu programýn uygulanmasý için çalýþanlar desteklenebilir. Sosyal-reformist olanlarý desteklemek bir yana, devrimcilikleri demokrat-devrimcilikle sýnýrlý olanlar da desteklenmemelidirler. (...)” (“Parlamenter Oportünizm Deðil, Komünist-devrimcilik!”)
Hiçbir cumhurbaþkaný adayýna oy yok!
Giderek artan politik merkezileþmenin ve yoðunlaþmanýn bireysel temsilcisi Erdoðan’ý yenilgiye uðratalým!
Baðýmsýz komünist-devrimci parlamenter adaylarýný destekleyelim!
A.H.Yalaz 31 Mayýs 2018
------------------------
Dipnotlar:
(1) Var olan kapitalist politik sistemde ‘cumhurbaþkaný’ olarak tanýmlanan makam kullandýðým terim biliminde ‘devlet baþkaný’ terimine karþýlýk gelir. Söz konusu olan cumhurun (halkýn) baþkanýný seçmesi deðil, devlete ‘baþ’ seçilmesidir. Yazý boyunca cumhurbaþkaný ve cumhurbaþkanlýðý terimleri týrnak içine alýnmýþ gibi okunmalýdýrlar. Kullandýðým terim biliminde ‘milletvekili’ terimine de yer yoktur. Bunun yerini ‘parlamenter’ terimi alýr.
(2) Ayrýntýlý bilgi ve analiz için “Devlet baþkanlýðý seçiminde komünist-devrimci taktik – BOYKOT” baþlýklý 22 Temmuz 2014 ve “Parlamenter Oportünizm Deðil, Komünist-devrimcilik!” baþlýklý 15 Mayýs 2015 tarihli yazýlarýn okunmasýný öneririm.
(3) Veriler ikinci turun gerekli olacaðýna iþaret ediyor. Bu tura Erdoðan ve Muharrem Ýnce’nin kalacaðýný düþünüyorum.
|