|
Kürt ulusunun kendi politik kaderini tayin hakkı ve “barış süreci” |
Kürt ulusunun kendi politik kaderini tayin etme savaşımı bugün “ barış süreci” olarak nitelenen bir aşamaya ulaştı. Söz konusu olan, Kürt ulusunun kendi politik kaderini tayin hakkının olası gerçekleşme biçimlerinden biridir. PKK tarafından temsil edilen Kürt ulusal hareketi ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki görüşmeler, ve henüz hukuksal bir temele oturmamış da olsa yapılan anlaşma ya da uzlaşma, herhangi bir iç savaşın “ barış” yapılarak sona erdirilmesi çerçevesinde değil, bir ulusun kendi politik kaderini tayin etme hakkının kullanılması çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Bir ulusun kendi politik kaderini tayin etme hakkını kullanması çeşitli biçimler alabilir. Bu biçim, örneğin, var olan bütünden kopup ayrı bir ulusal devlet olarak örgütlenmek olabileceği gibi, aynı devletin politik sınırları içinde bölgesel özerklik de olabilir. Ya da, bu hakkın kullanılması, bugün Türkiye ve Kuzey-Kürditan’da yaşanan süreçte olduğu gibi, kimi ulusal hakların tanınması karşılığında var olan devletin sınırları içinde “ belediyesel özerklik” ya da “yerel-yönetimsel özerklik” biçimini alabilir. Bu sorunda belirleyici olan Kürt ulusunun örgütlü güçlerinin izlediği politika ya da ortaya koyduğu iradedir. Kürt etnik kökenli olmayan ya da Kürt etnik kökenli olup da ortaya konulan ulusal iradeye karşı çıkanların, bunlar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan nüfusun çoğunluğu olsa bile, ne düşündüğü değil.
İster destekeyelim, ister karşı çıkalım, on yıllardır sömürge boyunduruğu altında tutulan Kürt ulusunun ulusal hareketinin önderliğini PKK yapmaktadır. Onun önderi de Abdullah Öcalan’dır. Haziran 1989’da yazdıgım “Ulusal Sorun ve Komünist Örgütlenme” başlıklı kitapçığın Önzöz’ünde şunu okuyoruz: “ (...) 12 Eylül sonrası dönemin, ulusal sorun bakımından en önemli olayının Partiya Karkerén Kurdistan (PKK)’nın önderliğinde Kuzey Kürdistan’da başlatılan ve beş yıldır süregelen gerilla savaşı olduğu da bir gerçek (...)” (1) PKK, 1984 Ağustos’undan 1993 Mart’ına kadar ulusal devrimci bir gerilla savaşı ve kitle savaşımı yürüttü. Mart 1993’ ten sonra ulusal devrimci politik çizginin yerini ulusal reformcu bir çizgi aldı. (2) Bu tarihten sonra, gerilla savaşı ve kitle savaşımı azami ulusal-devrimci özgürlükçü amaçlar için değil, sınırlı ulusal haklar için yürütülegeldi.
Kürt olmayan, özellikle Türk etnik kökenli olan komünist-devrimcilerin var olan gelişmeler karşısında politik tutumu ne olmalıdır? Üyelerinin etnik bileşiminden bağımsız olarak, ulusal kimlik sınırlarını zaten aşmış olan komünist-devrimci örgütler ideolojik-politik tutumlarını almalıdırlar. Bu örgütler, yaşanan sürece karşı tutum alabilir, ve karşı propaganda ve ajitasyon yapabilirler. Enternasyonalist olan komünist örgütlerin örgüt olarak tutumlarıyla, farklı etnik kökenlere sahip olan üyelerin takınacakları bireysel tutum arasında ayrım yapılmalıdır. Kürt kökenli olan komünistler, Kürt ulusunun politik kaderinin, hala bir olasılık olan, bugünkü gerçekleşme biçimine karşı ajitasyon yapabilecekleri halde, örneğin, ezen ulus olan Türk ulusundan olan komünist-devrimcilerin böyle bir hakları yoktur.
A.H.Yalaz 7 Nisan 2013
(1) Genel olarak ulusal soruna, özel olarak Kürt ulusal sorununa ilişkin görüşlerim hakkında ayrıntılı bilgi için www.bilimselsosyalizm.net sitesindeki “Ulusal Sorun ve Komünist Örgütlenme” başlıklı kitapçığın okunmasını öneririm. (2) Bu çizgi değişikliğinin politik çözümlenmesi bu yazının görevleri arasında değildir.
|
|
|