Bilimsel Sosyalizm
   Nederlands                               www.bilimselsosyalizm.net  January 14 2025 16:40:49  
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

   Ana Sayfa
   Yazılar/Broşürler
   Görüşler
   Komünist Hareketten
   Devrimci Basından
   Sol Hareketten
   Felsefe
   Katkılarınız
   Arşiv
   Sitede Ara
   Bağlantılar
   İletişim

English
   Home
   Opinion
   Revolutionary Press
   Left Movement
   Philosophy
   Site search
   Web links
   Contact



Yükselen bir kapitalist güç: Sosyal-emperyalist Çin
Yazılar-BroşürlerKapitalist Çin, Büyük Britanya’yı geride bırakarak dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi düzeyine yükseldi. Bir görüşe göre de, satın alma gücü farklarına göre ayarlama yapılması durumda dünyanın ikinci en büyük ekonomisi.

Dünyanın en büyük ekonomisi olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’yi yirmi yıl içinde geçeceği düşünülen Çin’in ekonomisi büyük bir hızla büyüyor. 1978-2000 yılları arasında Çin’in gayri safi yurtiçi hasılası (kesintisiz yurtiçi gelir) dört kat arttı. Çin devletinin rakamlarına göre, 2005 yılında, gayri safi yurtiçi hasıla % 9,2, sanayi üretimi ise %27,7 oranında büyüdü. Çin ekonomisi petrole ve diğer hammaddelere ve yatırım ara mallarına doymuyor.
 
Dünyanın en büyük “fabrikası” olan Çin, emek-yoğun sektörlerde dünyanın başat oyuncusu durumdadır. Çin-temelli fabrikalar dünya oyuncak üretiminin %70’ini, bisiklet üretiminin %60’ını, ayakkabı üretiminin %50’sini, bavul üretiminin %33’ünü gerçekleştiriyorlar. Çin kaynaklı tekstil ve giyecek dışsatımı kotalar ve gümrük tarifeleri aracılığıyla denetim altında tutuluyor. Çin, teknoloji-yoğun  alanlarda da önemli bir rol oynuyor. Dünya magnetron üretiminin %50’si, televizyon ve klima  üretiminin %33’ü, bulaşık makinesi üretiminin %25’i ve buzdolabı üretiminin %20’si Çin’de gerçekleştiriliyor. Çin, hızla, otomobil sektörü gibi sermaye-yoğun ürünlerde de dünyanın önemli oyuncularından biri durumuna geliyor. Ayrıca, birçok ülkede, imalat (yapım) sektöründeki sanayiciler, rekabet edebilmek için Çin’de üretilen parçalara ve alt-montaj tesislerine bağımlı durumdadırlar.

Çin doğrudan yabancı sermaye yatırımları için çekici bir ülke. Çin bürokratik kapitalist devleti, batılı kapitalist şirketleri, özellikle de yapım sanayiinde, doğrudan yatırım yapmaya özendirmek için sermayenin gereksinim duyduğu gerekli koşulları hazırlıyor. Diğer şeylerin yanı sıra, Çin’de emek-gücü görece ucuz ve kar oranları yüksektir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, Çin için aynı zamanda bir teknoloji transferi yolu olma özelliğine sahip.

Çin sosyal-emperyalizmi dünyanın her kıtasında aktif. Dünyanın üçüncü en büyük ticari gücü olan Çin, Avrupa Birliği’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Kanada’nın ikinci en büyük ticaret ortağı durumunda. Çin, diğer emperyalist devletlerle, özellikle de ABD emperyalizmiyle, rekabette ekonomik ilişkilerini güçlü bir silah olarak kullanıyor. Batı-Asya ve Ortadoğu devletleriyle, örneğin İran, yaptığı petrol ve doğal gaz anlaşmaları hem kendine ekonomik yarar sağlıyor, hem de İran devletinin bölgedeki etkisini güçlendiriyor. Çin devleti, petrol gereksiniminin %5’ ini karşıladığı Sudan’da petrol kaynaklarını kullanmak için 2 milyar Amerikan doları yatırım yaptı. Hammadde kaynaklarına duyduğu büyük istemi karşılamak için Kanada, Arjantin, Ekvator ve Venezüella gibi, tarihsel olarak ABD’nin etki alanına giren devletlerle ekonomik anlaşmalar  yapan Çin, büyük bir küresel ekonomik güç olma yönündeki gelişmesini sürdürüyor. Örneğin, Çin’in Arjantin’de yaptığı yatırımın toplamı 20 milyar Amerikan dolarıdır. Çin’in Güney Amerika devletleriyle yaptığı ticaret son beş yılda % 900 oranında büyüdü. 2004 yılında Çin’in denizaşırı doğrudan sermaye yatırımlarının yarısı Güney Amerika’da gerçekleşti.

Ekonomik güç ile politik, askeri ve diplomatik güç arasında yakın bir ilişki olduğu Çin örneğinde bir kez daha  görülüyor. Güneydoğu Asya’nın önder gücü olmak isteyen Çin sosyal-emperyalist devleti, dünya politikasında da büyük bir oyuncudur. Çin, donanma da dahil olmak üzere, silahlı kuvvetlerini modern duruma getiriyor. Ekonomik gücünü bir dış politika aracı olarak kullanan Çin, birçok devletle ikili diplomatik ilişkilerini güçlendirerek uluslararası düzeyde politik etkisin artırırken, Hindistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesi olma girişimini engellemesi örneğinde olduğu gibi, rakiplerinin diplomatik etkisini sınırlamaya çalışıyor. Çin bürokratik-kapitalist devleti, emperyalist devletlerle dünya hakimiyeti için rekabet etmenin yanı sıra, Güney Asya’da kendisi gibi yükselen bir kapitalist güç olan Hindistan’la bölgesel rekabet içindedir.

Dünya kapitalist-emperyalist sistemini anlamak, kavramak, açıklamak ve bölgesel ve dünya ölçeğinde politikalar geliştirebilmek için, Çin ve Hindistan, özel olarak da Çin, komünist-devrimci hareketin dikkatinin odağında olmalıdır. Büyük kapitalist şirketlerin yaptığını büyük toplumsal amaçları olan komünist-devrimci hareket de yapabilmeli. Hazırlık çalışmaları yapılan üçüncü bir genel emperyalist paylaşım savaşında Çin ve Hindistan kapitalist devletleri, özellikle Çin sosyal-emperyalizmi, önemli roller oynuyorlar ve oynayacaklardır. Bütün ülkelerinin sınıf bilinçli işçileri ve dünya komünist hareketi, savaşı önlemek, önlenemediği durumda da bu savaşı devrimci iç savaşlara çevirmek istiyorlar ve emperyalist zinciri en zayıf halkasından, 1917 Ekim Devrimi’nin yaptığı gibi,  kırmak istiyorlarsa Çin ve Hindistan’a özel bir dikkat göstermek zorundadırlar.

A.H.Yalaz
19 Şubat 2007


Yararlanılan kaynaklar
Marvin J. Cetron , Owen Davies (2006). The Dragon vs. the Tiger: China and India Reshape the Global Economy; India and China Will Vie for Economic and Political Dominance on the World Stage, www.questia.com
Aaron Schwartz (2006). Integrating China into the Global Economy, http://EzineArticles.com/?expert=Aaron Schwartz
Oded Shenka (2005). The Dawn of the Chinese Century, http://www.awprofessional.com