|
KOMÜNİST HAREKETİN GENEL VE KRONİK KRİZİ ÜZERİNE -2- |
6. Kazanılan mevziler savunulacak, teori geliştirilecek ve örgütler hazırlanacaktır “Eğer geçmişe bir gözünle bakarsan tek gözün kördür; ama geçmişi unutursan iki gözün de kördür” (Bir Rus atasözü) Kazanılan ideolojik, teorik ve pratik mevziler inatla savunulacaktır Genel olarak dünya komünist hareketinin, özel olarak Türkiye ve Kuzey Kürdistan komünist hareketinin içinde bulunduğu bugünkü durumun nedenlerini inceleyip açığa çıkarmak, anlamak ve dünya komünist hareketi söz konusu olduğunda on yıllardır süren genel krizden başarılı bir çıkış yapabilmek için tarih teorisi, ekonomik teorisi ve politik teorisi söz konusu olduğunda Marksizm-Leninizm’in teorik temelleri ve başlıca ilkeleri ödünsüz olarak, en büyük direnç ve inatla savunulmalıdır. Marksizm-Leninizm’in teorik temelleri ve başlıca ilkelerinin yeniden keşfedilmeleri gerekmiyor. Bu anlamda olmak üzere, sosyalist sınıf savaşımında (sosyalizm savaşımında ) genel bir yol göstericiden yoksun değiliz. Dahası, teorik temellerden ve başlıca ilkelerden daha fazlasına, hem de çok daha fazlasına, bu arada devasa boyuttaki dolaylı deneyime, politik savaşım mirasına sahibiz. Geçmiş sorgulanacak ve saflar yeniden belirlenecektir Kriz dönemleri aynı zamanda fırsatlar ve olanaklar yaratır. Bilimsel Sosyalizmciler olarak kriz durumundan yararlanmasını bilmeliyiz. Komünist hareket, varolmak, büyümek ve politikada ciddiye alınır bir devrimci-politik özne olmak istiyorsa eğer, geçmişin sorgulanması zorunlu bir görevdir. Yenilginin ve krizin nedenlerinin araştırılması ve tartışılması görevinden kaçınılamaz. Bunu yapmak ve sonuçlarına katlanmak ya da göğüs germek zorundayız. Geçmişten, yalnızca kendi örgütsel geçmişimizden değil, ama işçi sınıfı hareketi ve genel olarak devrimci hareketin, özel olarak da komünist hareketin geçmişinden ders almasını bilemezsek, sınıf savaşımı sertleşse ve genel devrimci dalga yükselse bile, krizden çıkamaz ve bir sonraki yenilgiyle randevulaşmış oluruz. Böylesi bir durumda, daha da ağırlaşabilecek bir krizin bizi girdabına alarak daha da aşağılara çekme olasılığı vardır. Komünist hareketin içinde bulunduğu durumuna ilişkin olarak Ekim 1993’te şunları yazdım: "Yeni bir ayrışma ve yeni bir saflaşma artık daha fazla geciktirilemez. Komünistlerin teori ve pratiklerini ipotek altına alan teori, politika ve örgüt biçimleriyle kıran kırana bir hesaplaşmaya girişmekten kaçınılamaz. Deniz bitti. Durumu idare etme dönemi bitti. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma dönemi artık geride bırakılmalı. Ciddi bir irdeleme olmaksızın, geçmişi neredeyse körü körüne savunma pratiğine son verme dönemi başlamalı. Geçmişe tutucu bir kıskançlıkla sarılma döneminin yerini, geçmişi devrimci eleştirel yöntemle irdeleme ve sorgulama ve hatta yargılama dönemi almak zorunda. Böylece sosyalist geçmişin doğrularına sahip çıkılabilir ve yanlışlar reddedilebilir. İyi olan alınır, kötü olan atılır. Sosyalist geçmişimize bilimsel bir kıskançlıkla sahip çıkılır; anti-komünist saldırılara, hataların, güçsüzlüklerin ve eksikliklerin bilincine varmanın da verdiği bilimsel cesaretle, karşı konulur. Dönem, ne biçim altında kendini gösterirse göstersin, dogmatizme, tutuculuğa, düşünsel kireçlenmeye, sözde miras savunuculuğuna ve taklitçiliğe karşı savaş dönemidir. Bu dönemde sert iç mücadelelerden, örgütsel bölünmelerden, şu ya da bu biçimde suçlamalarla karşılaşmaktan kaçınmak komünistlerin işi olamaz. "Artık yakın geçmişteki bölünmeler temelinde saflaşma dönemi de geride kaldı. Marksizm-Leninizm'in temel teorik ve taktik ilkeleri,dünya devriminin temel ve taktik sorunları temelinde yeni bir ayrışma dönemi var dünya komünistlerinin önünde. Gerçekte bu dönem, bu süreç, kimsenin ilan etmesi gerekmeksizin, başlamıştır. Özellikle Sovyetler Birliği, Doğu ve Orta Avrupa ve Arnavutluk'taki yüksek ölçekli depremlerden sonra." "Dar örgüt çıkarlarını ve hatta kimi kişisel çıkarları büyük sosyalizm davasının önüne çıkarmak komünistlerden uzak dursun. 'Düşman ne der' gibi gerekçelere yaşam hakkı tanımak, engel tanımaması gereken komünistlere yakışmaz. Marksizm-Leninizm'i toplumsal bir bilim gibi değil, bir yol gösterici olarak değil, bir dogma olarak görmeye, onu donuklaştırmaya, katılaştırmaya, sık sık olduğu gibi, boş söz kalıpları olarak yozlaştırmaya son vermeye cesaret etmek gerek. Devrimci bir teorik yenilenme, teorik ve politik bir rönesans zorunlu. "Verileni olduğu gibi kabul etmemek; gerçeği araştırmak, bulmak ve açıklamak komünist ahlak gereğidir. Yanlışlara, eksikliklere ve güçsüzlüklere göz yummak, onları geçiştirmek; başkalarını ve kendini haklı çıkarmak için bahaneler aramak, yeni toplumun aynası olmak iddiasındaki yeni insanın karakter özellikleri arasında olamaz. Bütün bunlar eski dünyaya, burjuva dünyaya aittir. Komünistler kendilerine karşı da samimi olmak zorundadırlar. Özsaygısı zayıf olan ya da bu saygıyı yitirmiş olanlar yeni bir dünyanın kurulmasına önderlik edemezler. Lenin sonrası sosyalist hareketin ve özel olarak Komintern döneminin irdelenmesi çalışması, aynı zamanda, var olan komünist hareketin ahlak ve karakter bakımından sınavdan geçeceği bir çalışma olacaktır." "... Günü kurtarmanın ve kötü anlamda kurnazlığın olgunluk, devrimci uyanıklık ve büyük bir beceri sayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Yakın bir gelecek için de tünelin ucunda ışık görünmüyor. Dünya ve Anadolu komünist hareketinin bugünkü önderleri genel olarak gelecek vaat etmiyorlar. Dahası komünist hareketin ideolojik atılım yapma olanaklarının önünde ciddi bir engel oluşturuyorlar. Genel bir yenilenmeden geçmesi gereken komünist hareket içinde öncelikle önder kadrolar ideolojik ve politik olarak sert biçimde sarsılmaya gereksinim duyuyorlar. Statükoculuğu ve küçük-burjuva nitelikli var olanı koruma, büyük amaçlar için risk almama psikolojisi ve alışkanlığını yıkmak için önderlerin yüksek ölçekli bir ideolojik ve politik depreme ya da deprem dizisine uğramaları gerekiyor. İdeolojik düzeyde müdahalenin yanı sıra, devrimci bir işçi sınıfı hareketinin gelişmesinin zorlayıcı etkisine de gereksinme var." (Üçüncü Enternasyonal'i Oportünizm Tüketti, s. 6-8) Teorimiz ve örgütümüz gelecek büyük sınıf savaşımları için hazırlanacaktır Tarihsel deneyimlerden öğreniyoruz ki, yaşanılan karanlık dönemin yerini sınıf savaşımlarının sertleştiği politik bir yükseliş dönemi, devrimci dalganın kabardığı bir dönem alacaktır. Ama ne zaman? Bunu bilmiyoruz ve bilemeyiz; ama bilmemiz gereken bir şey vardır ki, teorimizi ve örgütümüzü gelecek büyük politik sınıf savaşımları için sürekli olarak hazırlamak ve hazır tutmak zorundayız. İşçi sınıfı hareketinin ve genel olarak devrimci hareketin, özel olarak da komünist hareketin “artık daha geriye çekilecek yer yok” denilebilecek denli gerilediği bir yenilgi sonrası dönemden geçtiğimiz bugünkü süreçte Marksizm-Leninizm’in temel ilkelerine sıkıca sarılmak, onları savunmada katı olmak ve olanaklı olan her durumda komünist hareketin krizine, komünist organizmalar küçük ya da büyük olsun, örgütsel olarak müdahale etmek başlıca görevlerden biridir. Dönem zorlu ideolojik-teorik savaşımın olmazsa olmaz olduğu bir dönemdir. Bu savaşımın gereği gibi yürütülebilmesi ve istenen sonuçların alınabilmesi için komünist-devrimci teorinin yalnızca savunulması değil, sürekli olarak yeniden üretilmesi de zorunludur. Teorik üretim ve yeniden üretim olmadıkça komünist hareketin ne ideolojik-teorik krizinin ne politik-pratik krizinin aşılması ne de devrimin teorik zemininin (işçi sınıfının devrimci politik eylemine yol gösterici olacak bilimsel bir temelin) oluşturulması olanaklıdır. Sürekli teorik üretim! Bunu yapabilmek için yenilgilerden öğrenmesini bilmenin yanı sıra zamanı da iyi kullanmak gerekir. Son derece zor olan bu iş büyük bir sabır gücüne sahip olmayı da gerektirir. On yılların teorik yükünün ve yıkıntısının altından kısa sürede kalkmak olanaklı değildir. Kim ki, kimi teorik düzeltmelerle ve yama yapmakla bu işin üstesinden geleceğini düşünüyorsa, ya teorik sorunların ağırlığının bilincinde değildir, ya da kendi yeteneklerini aşırı olarak abartan bir düş severdir. Marksizm-Leninizm, Marks, Engels, Lenin ve diğer komünistler tarafından ortaya konulduğu ve geliştirildiği durumuyla korunamaz. Varolanla yetinmek olmaz. Bu tutuculuktur. Onun kullanılması ve kullanılırken de, eksikliklerini giderme ve yanlışlıklarını düzeltme yoluyla geliştirilmesi gerekir. Nasıl canlı organizmalar sürekli bir değişim içinde oldukları için canlı iseler, yaşayan bir teorinin de yaşamını sürdürebilmesi için değişmesi zorunludur. Değişime direnen teori anlama, harekete geçirme ve değiştirme yetisini yitirir. Marksizm-Leninizm’in değişmesi, onu o yapan teorik temellerinin ve temel ilkelerinin değiştirilmesi olarak anlaşılamaz. Bu Eduard Bernstein’ın ve onun izinden gidenlerin yöntemidir, toplumsallaştırılmış üretim araçları temeline dayanan komünist bir toplumun işçi sınıfının sosyalist diktatörlüğü yönlendiriciliğinde kurulmasını savunan Bilimsel Sosyalizmcilerin değil. Bilimsel Sosyalizmciler olarak Marksizm-Leninizm’in yavaş yavaş ölmesine izin verecek miyiz? Krize karşı Bilimsel Sosyalizmci sinir merkezi Lenin'in "Marksizmin Tarihi Gelişiminin Bazı Özellikleri Üzerine" başlıklı yazısında Marksizmde parçalanmaya (iç krize) ilişkin olarak belirttikleri,gerekli değişikliklerle birlikte,bugünkü duruma da uygulanabilir: "... Sorunları laf kalabalığıyla geçiştirmeye çalışmak kadar zararlı,ilkelere aykırı bir şey olamaz.Bugün en önemli görevimiz,krizin derinliğini ve onunla savaşma gereğini anlamış bütün marksistleri bir çatı altında toplayarak, marksizmin teorik temellerini ve ana ilkelerini,burjuva etkisinden sıyrılamayan 'yol arkadaşlarının' çeşitli yönlerdeki sapmalarına karşı savunmaktır..." (Lenin, Karl Marx ve Doktrini, Bilim ve Sosyalizm Yayınları, s.144) "... bu parçalanmayı kaçınılmaz kılan nedenleri anlamak ve onu önlemek için kararlı ve birlik içinde savaşmak,yaşadığımız dönemin marksistlere yüklediği en önemli görevdir." (a.g.y.,s.145) Verili durumda komünist hareketin en çok gereksinme duyduğu şey, en önemli örgütsel görev kronik kriz içinde yaşandığını kabul eden, krizin nedenlerini anlayan ya da en azından bunları araştıran, sorular soran, komünist hareketin varolan görevlerini ve önceliklerini doğru saptayabilen komünistlerden oluşan, özellikle ideolojik-teorik olarak güçlü ve gizli örgütlenme sanatında görece ustalaşmış bir çekim merkezi örgütlemektir: Bilimsel Sosyalizmci sinir merkezi! PDK olarak sınırlı kadro gücümüzle komünist hareketin çok yönlü kriziyle boğuşmayı göze alıyoruz. Bu anlamda gözü kara ve inatçı komünistlerden oluşan, açık ve ilan edilmiş politik amaçları olan küçük bir komünist-devrimci politik propaganda örgütü olduğumuzu da unutmuyoruz. Komünist hareketin genel ve kronik kriziyle boğuşan ve boğuşma niyetinde olan bireylerin, çevrelerin ve örgütlerin varolduğunu da. PDK olarak, sözü edilen türden bir çekim merkezinin orta ya da uzun erimde kurulabileceğinin bilincindeyiz. Komünist hareketin kriziyle uğraşma görevini verili durumda temel görevimiz olarak kabul ediyoruz. Bilimsel Sosyalizmci bir sinir/çekim merkezinin kurulması görevini komünist hareketin krizden çıkış sürecinin kavranacak halkası olarak saptıyoruz. Böylesi bir Bilimsel Sosyalizmci çekim merkezinin kurulması için alçakgönüllü bir çalışma içindeyiz. Böylesi bir görevin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek en küçük bir potansiyel enerjinin en verimli olarak kullanılması gerektiğinin bilincindeyiz. Bu yönde atılacak en küçük adım PDK’lı komünist-devrimcilerden gereken ilgiyi görecektir. Proleter Devrimci Köz’ün çağrısına katılıyorum: Bütün ülkelerin komünistleri birleşin! Proleter Devrimciler Koordinasyonu (PDK) olarak örgüt sorunu üzerinde neden bu denli ısrarla duruyoruz? Duruyoruz; çünkü, diğer şeylerin yanı sıra, amaçla araç (örgüt) arasında diyalektik bir ilişki vardır. Amaca uygun düşen örgüt biçimi olmazsa amaca ulaşılamaz. Yaşanılan ve hedeflenen yönde ilerlemesi istenen süreç üzerinde gereken etki yapılamaz. Sosyalist politik savaşımda örgüt her şey demek değildir; ama sağlam bir (gizli) örgütün yoksa kapitalizm koşullarında çalışmanın sürekliliğini sağlayamaz ve kendini yeniden üretemezsin. Genel olarak politikada, özel olarak devrimci politikada ciddiye alınmaz ve bağlaşıklarınla ilişkilerinde politik bağımsızlığını koruyamazsın. Düşmanını yenemez ve geleceği kuramazsın. PDK'nın büyük bir örgüt olması, örgütsel sorunlarının karmaşıklaşması, ya da kısa veya orta erimde büyük bir örgüt durumuna gelme beklentisi içinde olmamız vb. değil bizi örgüt sorunu üzerinde böylesine ısrarla durmaya iten. Temel çalışma biçimi olarak propaganda çalışmasını seçen, daha doğrusu içinde bulunduğu gelişme aşaması nedeniyle seçmek zorunda kalan ve henüz oldukça küçük bir politik örgüt olan PDK, amaçlarını gerçekleştirmek için olmazsa olmaz araçlardan biri olan örgüte, örgüt sorununa, dolayısıyla örgüt teorisine büyük bir önem vermektedir. Bu sorunun tartışılması üzerinde, sınıf savaşımının bugünkü düzeyi ve örgütsel sorunlarımız bunu gerektirdiği için değil, geleceğe hazırlandığımız için ısrar ediyoruz Çok yönlü ve ağır bir kriz içinde varlığını sürdürmeye çalışan bir hareketin parçası olan ve bu hareketin sorunlarını kendi sorunları olarak gören PDK, sosyalist savaşımının gelecek büyük günleri için teorinin ve örgütün hazırlanması gerektiği görüşündedir. Dönem, devrimin özellikle teorik hazırlığının yapılması gerektiği bir dönemdir. Teorik ve örgütsel olarak görece hazır olan bir örgüt ya da hareket büyük toplumsal hareketliliklerden devrim ve sosyalizm savaşımı için en büyük ölçüde yararlanmasını bilecektir. İdeolojik-teorik savaşım, teorik yeniden üretim ve yeni kadroların eğitimi ve örgütlendirilmesi ve genç kadro kuşağının deneyimli kadro kuşağıyla iyi bir harmanlanması yoluyla komünist hareketin krizine müdahale. İşte içinde yaşadığımız dönemin komünist-devrimcilerin önüne koyduğu en önemli görev. Bu görev, komünist kadrolardan ve devrimci pratikten koparak gerçekleştirilemez. . Bu görev, teoricilerle pratikçilerin ayrı yollardan yürüdükleri koşullarda yerine getirilemez. Komünist hareketin çok sayıda ve çok yönlü yeteneklere sahip olan bilim insanlarına, özel olarak anmak gerekirse teorisyenlere gereksinimi vardır, olumsuz anlamıyla akademisyenlere değil. PDK, haklı olarak leninist örgüt teorisi olarak adlandırılan teorinin titizlikle irdelenmesi ve kapitalist sistemin ve sistem içinde yaşanan sınıf savaşımının geçirdiği değişimler hareket noktası olarak alınarak geliştirilmesi gerektiğini görüşündedir. Örgütlerin işlev gördükleri toplumsal koşullar, sürekli olarak ve kimi dönemlerde köklü olarak değişiyor. Komünist örgütler bu değişimleri kendi örgütsel yapılarına yansıtmak ve kendilerini yeniden yapılandırmak zorundadırlar. Örneğin, gerek sermayenin örgütlenme biçimlerindeki gerekse işçi sınıfının yapısındaki değişimler (sanayi sektöründen hizmet sektörüne doğru kayma gibi) leninist örgüt teorisini nasıl etkiler? Leninist örgüt teorisinde eskiyen öğe ya da öğeler var mıdır, varsa ne ya da nelerdir bunlar? Bu teorinin hangi yönlerden geliştirilmeye gereksinimi vardır? Sözün kısası, toplumun ekonomik, toplumsal-sınıfsal, politik ve kültürel yapılarındaki ve genel olarak politik savaşım teorisi ve pratiğindeki değişimler örgüt teorisine ve örgüt pratiğine yansıtılmak zorundadır. Krize müdahalede teorik çalışma - pratik çalışma ilişkisi Dünya komünist hareketinin krizi sorunu ele alınırken öncelikle onu analiz etmek gerekiyor: önce analiz, sonra sentez. Dünya komünist hareketinin krizinin analizi, olabildiğince ayrıntılı olarak, onu bileşenlerine ya da ilgili alanlarına ayrılarak yapılmalıdır. Bir akım olarak Marksizm-Leninizm’in krizinden genel anlamda da söz edilebilir, tikel anlamda da. Marksizm-Leninizm’in genel krizi dendiğinde anlaşılması gereken bir teorik-pratik akım olarak onun hem teorik ve hem pratik düzeyde kriz geçirmekte olduğudur. Başka biçimde ifade edilecek olursa, söz ve tartışma konusu edilen komünist hareketin ideolojik, teorik, politik ve örgütsel alanlarda geçirmekte olduğu krizdir. Son iki alandaki krizi “pratik kriz” başlığı altında toplayabiliriz. Marksizm-Leninizm teorik düzeyde bir kriz geçirmekte midir? Bu soruya olumlu bir yanıt veriliyorsa eğer, sorulması gereken diğer soru Marksizm-Leninizm’in teorik kriziyle pratik krizi arasında nasıl bir ilişki olduğudur. Bir düzeydeki krizin diğer düzeyi, şu ya da bu derecede etkilememesi düşünülemez. Bu nedenledir ki, bilme sürecinin göreli olarak iki karşıt yanını oluşturan teori ve pratik birbirinden ancak analiz kolaylığı sağlaması nedeniyle ayrı ele alınabilirler. Eğer her iki düzeyde de kriz varsa bu iki düzeyin birbirlerini nasıl etkiledikleri konusunda bir senteze ulaşmak gerekir. Marksizm-Leninizm’in geçirdiği ağır krizi anlamak, onun üstesinden gelmek için işçi sınıfı hareketi ve emekçi kitle hareketi ile haşır neşir olmak gerekiyor. Onların içinde olmak gerekiyor. Dünya ve yurt ölçeğinde pratik hareketin sorunlarına ve ortaya attığı sorulara çözüm ve yanıt üretmeye yönelik olmayan bir teorik çalışma krizi atlatmaya yardımcı olmaz. Hatta onu ağırlaştırır. Teorik çalışma bir tarih araştırması ve yazımı olmayacaksa eğer, bugünkü durumu başlangıç noktası olarak almalıdır. Verili durumdan hareket etmelidir. Bu sosyalizmin sorunlarını geçmişe uzanarak araştırma vb. çalışması ile bir çelişki oluşturmaz. Tam tersine, bu ikisi birbirini tamamlar. Marksist-leninist teori özel olarak içinde bulunulan kapitalist toplumu tanımak ve onun bilgisine dayanarak onu tasfiye etmenin teorisidir. Yerine yeniyi kurmanın teorisidir. Onun bu özelliği ısrarla korunmalıdır. Dünyayı değiştirme etkinliğine olabildiğince etkin olarak katılmaksızın (bu komünist hareketin her bir üyesi için her günkü pratik mücadelede bizzat yer almak demek değildir) krizden çıkışı sağlayabilecek katkılar (teorik düzeyde de) yapılamaz. Marksizm’in kurucularının, olanaklı olan her durumda, politik mücadelenin içinde yer aldıkları unutulmamalı. Olabildiğince ayrıntılı işbölümü yapılmaksızın görevler gereği gibi yerine getirilemez. Komünist hareket herkesin her işi yaptığı, yapabildiği işbölümü tanımayan bir organizma değildir. Diğer şeylerin yanı sıra, teorik çalışma yapabilecek bilgi birikimi ve özelliklere ("yeteneklere" de denilebilir) sahip olanlar arasında yapılacak iyi düşünülmüş ve verimli bir işbölümü zorunludur. Teorik çalışma ne kadar ilerletilirse, teori ne kadar geliştirilirse, Lenin'in " 'Halkın Dostları' Kimlerdir?"de vurguladığı gibi, komünist hareketin pratik çalışması da o kadar hızlı büyür, güç kazanır. Teorik çalışma - pratik çalışma ilişkisinde komünistler için öncelik ikincisindedir. Teorik çalışma pratik çalışma için yapılır,onun hizmetindedir. Ama pratiğin önü de teori tarafından sürekli olarak aydınlatılmalıdır. Teoriye maddi bir güç kazandıracak olan pratiktir. Önünü ve olabildiğince uzağı görebilmek için de sürekli olarak geliştirilen ve zenginleştirilen teori de olmazsa olmazdır. 7.Sonsöz Yerine Marksizm-Leninizm'in temel ilkelerine dayanılarak yapılan her eleştirinin, arayışın vb. destekçisi olmak gerekir. Yaşanılan süreçte, arayış girişimlerini, devrimci konumda kalmak önkoşuluyla, anlayışla karşılamak gerek. Devrimci olarak kalındığı sürece arayış çabalarında kötü niyet aranmamalı. Marksist-leninist otorite ya da otoritelerin olmadığı, komünist hareketin tarihinin en ağır krizini yaşadığı tarihsel koşullarda arayış içinde olmak, o güne kadar var olanı, bazen aşırıya da kaçarak, eleştirmek anlayışla karşılanmalıdır. Devrimci bir arayış içinde olmayı son derece normal, haklı ve gerekli sayarım. Komünist hareketin on yıllardır süren çok yönlü krizi koşullarında başkası da olamaz. Her şeyin yolunda gittiğini düşünmeyenlerin sorular sormaları, sorunları gündeme getirmeleri, çözümler önermeleri kadar yerinde olabilecek başka ne olabilir ki? Marksizm-Leninizm'i devrimci eleştirel biçimde kullananlara, devrimci bir arayı içinde olanlara, "buna ne gerek var?", "sorunlara çözüm üreten ya da üretme yeteneğinde olan somut teori ya da teoriler var; marksist-leninist teori dünya ve ülke sorunlarına, işçi sınıfı hareketi ve sosyalist hareketin karşı karşıya bulunduğu sorunlara yanıt verebilecek düzeyde sürekli olarak zenginleştiriliyor, yeniden üretiliyor" diye karşı çıkmak olanaksız. Genel bir çekim gücü olan teori ya da teoriler yok. On yılların birikmiş sorunları son derece ağır. Ne teorik ne de pratik olarak, on yıllardır çekim merkezi olabilecek odak ya da odaklar var. Doğru dürüst teori üretimi yok, vb. Komünistler, diğer şeylerin yanı sıra, üretememe krizi geçiriyorlar. Çok eskiden, 20. yüzyılın ilk on yıllarında, sosyal bilimlerde ve politikada, özellikle teorik ve pratik yaratıcılık söz konusu olduğunda, öncü konuma sahip olanlar ve düşün dünyasında gündem belirleyici olanlar marksistler ya da Marksizm adına hareket edenler olurdu. Bu dönem çok gerilerde kaldı. On yıllardır teorik çöllerde yönümüzü bulmaya çalışarak dolanıp duruyoruz ve zaman zaman da serap görüyoruz. Böylesi bir durumda insanların bir çıkış yolu arayışı içine girmeleri değil, girmemeleri anormaldir.Böylesi bir konumu bir daha ne zaman yakalayacağız? İşte, yanıtlanması gereken sorulardan biri de budur. Hiç kimse ne kendini, ne de başkalarını aldatsın ya da oyalasın. Dünya komünist hareketinin içinde bulunduğu durumda iyi niyetli çıkış yolu arayışlarına karşı sekter tavır takınmak ancak kendi durumundan hoşnut olanların işi olabilir. Her şeyin yolunda gittiği, zaferden zafere koşulduğu düşüncesi var olan sorunların görülmesi, teorinin geliştirilmesi ve sorunların çözümü için kullanılması çalışmasında olumsuz yönde, hem de devasa ölçüde, etkiledi. Türkiye'de de böyle oldu. Komintern dönemindeki egemen hava ve dünya devriminin kaderinin Sovyet devletinin kaderine ve Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin kuruluşuna bağlanması bu açıdan özellikle dikkate değerdir. Arayış içinde olmak yeni baştan başlamak demek değildir. Arayış çalışmasında yol göstericiden yoksun olmak demek değildir. Arayış çabaları içinde hatalar da yapılacaktır. Önemli olan en az ve en az zarar verici hatalar yapmaktır. Krize yol açan nedenler ve karşı karşıya bulunulan sorunlar bilimsel bir çözümleme konusu yapılacaklarsa eğer, Marksizm-Leninizm her yönüyle eleştirel yaratıcı biçimde kullanılmalıdır. Yol gösterici vardır. Sorun bu yol göstericinin ışığında doğru yolu bulabilmektir. Arayışta kullanılacak yol gösterici temel düşünceler (ilkeler) sorunu muğlaklaştırılamaz ya da alacakaranlıkta bırakılamaz. Hiç değilse bu bakımdan zihin açıklığına sahip olunmalı. Marksist-leninist olma iddiasında bulunanlar, marksist-leninist teorinin özünü ve temel ilkelerini tartışma konusu yapmazlar. Örneğin, proletarya diktatörlüğü ilkesini tartışma gündemine getirmezler. (Burada, bu diktatörlüğün nasıl anlaşılması ve örgütlenmesi gerektiği üzerinde durmak gerekmiyor.) Çok ve ağır zarara yol açabilecek hatalardan sakınmak için Marksizm-Leninizm'in temel ilkelerini kullanmak ve komünist hareketin mirasının olumlu ve olumsuz unsurlarından/yönlerinden öğrenmesini bilmek zorunlu. Komünist hareketin genel ve kronik krizi irdelenir ve tartışılırken birçok şey belki yeniden keşfedilmek zorunda kalınacaktır. Gerekiyorsa çok gerilere de gidilir. Geçmişte gereken ilgiyi görmemiş tezler ve teoriler de olabilir; ama, ciddiye alınabilir bir çıkış yolu arayışı için, kabul edilmek zorundadır ki, başlangıç noktasından yoksun değiliz. Krizin dev dalgalarıyla boğuşurken kılavuzsuz ya da pusulasız değiliz. Yeter ki, onu kullanmasını bilelim. A.H. Yalaz Eylül 2005
|
|
|