|
ULUSAL SORUN VE KOMÜNÝST ÖRGÜTLENME (1) -1- |
(A.H.Yalaz) BÖLÜM 1 Bu ilk bölümde çok-uluslu devletlerde komünist örgütlenme sorununun genel bir konuluþu, sýnýf sorunu-ulusal sorun iliþkisi, Kuzey Kürdistan’ýn sömürgeleþtirilmesi sorunu, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki farklý koþullar ve görevler, bölgesel partiler olarak komünist örgütlenme ve bu bölgesel partilerin merkezileþtirilmeleri gibi konular ele alýnacaktýr. Proletaryanýn sýnýfsal çýkarlarý, özsel olarak, sýnýfsal farklýlýklarla birlikte ulusal farklýlýklarý da ortadan kaldýrmayý gerektirir. Baþka sözcüklerle, proletarya, uluslarýn ve dolayýsýyla ulusal farklýlýklarýn korunmasýndan yana deðildir. Bu nedenle, onun sýnýfsal çýkarlarý olanaklý olan her durumda, bütün uluslardan iþçilerin ortak savaþýmý ve bu savaþýmýn bir aracý olarak ortak örgütlenmesini gerektirir. Düþman ortaktýr: dünya kapitalist sistemi. Bu nedenle, ortak düþmana karþý savaþým de ortak olmak zorundadýr. Ortak anti-kapitalist savaþýmdan söz ediliyorsa eðer, bu savaþýmýn araçlarýnda da ortaklýk gerekir. Araç deyince de akla öncelikle örgüt geliyor: sendika, dernek, parti, vb. Burada irdelenmek istenen sorun ortak politik örgütlenme sorundur. Konu daha da sýnýrlandýrýlýrsa, politik sýnýrlarý belli bir devlet içinde deðiþik uluslardan ve ulusal azýnlýklardan proleterlerin, özel olarak da “Türkiye Cumhuriyeti” (T.C.) sýnýrlarý içinde Türk ve Kürt uluslarýndan ve Arap, Ermeni, vb. etnik azýnlýklardan proleterlerin politik örgütlenmesidir. Bu yazýda öne çýkarýlacak olan Kuzey Kürdistan (2) proletaryasýnýn politik örgütlenmesi ve Türkiye –coðrafi bölge olarak Türkiye- proletaryasý ile örgütsel iliþkileridir. Proletaryanýn kapitalizme ve bu ekonomik-toplumsal biçimleniþin temsilcisi kapitalist sýnýfa karþý savaþýmý, kapitalist dünya sistemin 1945 sonrasý, özellikle de son otuz yýldýr geçirdiði büyük deðiþimlere karþýn, özünde deðil, ama biçimde hala asýl olarak ulusaldýr. Yani belirli bir devletin politik sýnýrlarý içinde gerçekleþir. “Ulusallýk”, burada, ulusa özgü ya da ulusun içinde olarak anlaþýlamaz. Proletaryanýn genel sýnýfsal çýkarlarý devlet sýnýrlarýnýn ortadan kaldýrýlmasýný gerektirir. Bu sýnýrlarýn ortadan kaldýrýlmasý için savaþýmda, biçimsel olarak, verili durumdan hareket etmek gerekir. Tercih edilen bir durum deðil; ama dünyanýn sýnýrlarý belli devletlere bölünmüþ olmasýndan ileri gelen bir zorunluluktur bu. Tek baþýna ele alýndýðýnda, devlet sýnýrlarý, savaþým ve örgütlenme sorunlarýnda ulusal biçimleri zorunlu kýlar. Bir istek sorunu olmayan bu durum, insan toplumunun tarihsel-toplumsal geliþme aþamasýnýn ulaþtýðý düzey tarafýndan kabul ettirilir. Yani, öncelikle belirli bir devletin sýnýrlarý içinde savaþým ve örgütlenme ile iþe baþlanacak –dünya iþçi sýnýfý ve komünist hareketin tarihsel deneyimi de genel olarak bunu gösterir- ve bunu dünya ölçeðinde ortak savaþým ve örgütlenme izleyecektir. Öncelikle “ulusal” olmayan bir savaþým ve örgütlenmenin uluslararasý boyutlar kazanmasý, ekonomik, toplumsal ve politik gerçekler nedeniyle olanaksýzdýr. Proletarya enternasyonalizmi adýna öncelikle uluslararasý savaþým ve örgütlenme biçimleri oluþturmak gerektiði düþünü, hem nesnel ve öznel koþullara uygun düþmez, hem de bu uygun olmama durumu nedeniyle oyalanýldýðý, hatta edilgen bir bekleyiþ içine düþüldüðü için kapitalizme karþý savaþýma zarar verir. Nasýl ki, sýnýflarýn ortaya çýkmasýnýn nedeni olan toplumsal iþbölümünün ortadan kaldýrýlmasý için öncelikle iþbölümü yapmak zorunluysa –kapitalizmin ayrýntýlý olarak geliþtirdiði toplumsal iþbölümünün kendisidir bunu zorunlu kýlan- , devlet sýnýrlarýný ortadan kaldýrmak için öncelikle devlet sýnýrlarý içinde savaþým ve örgütlenme de o denli zorunludur. Devlet sýnýrlarýný ortaya çýkaran asýl olarak toplumsal iþbölümü olduðuna göre baþka türlü de olamaz. Anti-kapitalist savaþýmýn biçimde ulusal olmasý, savaþýmýn örgütlenme araçlarýnýn da biçimde ulusal olmasý demektir. Bu nedenledir ki, proletaryanýn marksist-leninist komünist partisi olarak örgütlenmesi de özünde deðil, ama, biçimde, yani belirli bir devletin sýnýrlarý içinde örgütlenme anlamýnda ulusaldýr. Belirli bir devletin sýnýrlarý – burada söz konusu olan, komünistler ve proletarya tarafýndan kabul edilir olsun ya da olmasýn, politik olarak çizilmiþ olan sýnýrlardýr- içinde proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn merkezi olarak örgütlenmesi zorunludur. Proletaryanýn egemen sýnýf olarak örgütlenmesi, yani proletarya diktatörlüðü uðruna savaþýmýnýn gerekleri bakýmýndan olmazsa olmaz bir önkoþuldur bu. Lenin’in vurguladýðý gibi, “ ... Savaþýmýmýzda belirli bir devleti kendimize temel olarak alýyoruz; o belirli devlet içindeki bütün ülkelerden ( “uluslardan” olacak –b.n.) iþçileri birleþtiriyoruz; biz hiçbir özel ulusal geliþme yolunu savunamayýz, biz bütün olanaklý olan yollardan sýnýf hedefimize doðru yürüyoruz...” (Uluslarýn Kaderlerini Tayin Hakký, s.74) “ 3. Ýþçi sýnýfýnýn çýkarlarý, bütün milliyetlerden iþçilerin belli bir devlette, birleþik iþçi sýnýfý örgütlerinde (siyasi, sendikal, kooperatif, eðitimle ilgili, vb.) kaynaþtýrýlmasýný gerektirmektedir...” (RSDÝP MK ve Parti Görevlilerinin 1913 Yazý Ortak Konferansý Kararlarý’ndan, Örgütleme Üzerine, s.124). Kapitalizm altýnda ekonomik, politik ve kültürel yaþam gitgide daha çok uluslararasýlaþýrken, belirli bir devletin sýnýrlarý içinde proletaryanýn örgütlerini coðrafi bölgelere ya da, daha kötüsü, milliyetlere göre bölmek, bu anlamda olmak üzere ulusal ölçekte örgütlenmeyi öne çýkarmak, hem tarihsel olarak yanlýþ, hem de bütün etnik kökenlerden proletaryanýn sýnýfsal çýkarlarý bakýmýndan zararlýdýr. Olanaklý olan her yerde, demokratik biçimde, ulusal bölünmeleri aþan komünist örgütler (ve diðer tür sýnýf örgütleri) kurulmalýdýr. Bu da , bugünkü tarihsel koþullarda, dünya ölçeðinde örgütlenmeler dýþýnda, ancak belirli bir devletin sýnýrlarý içinde gerçekleþebilir. Bütün uluslardan proleterlerin ortak sýnýf örgütlerinde birleþmeleri yönünde olan tarihsel eðilim unutulamaz. Bu nedenledir ki, olanaklý olan her yerde tek ve bölünmez sýnýf örgütleri kurulmalýdýr. Kuzey Kürdistan: emperyalizmin ve iþbirlikçi kapitalizmin ortak sömürgesi Kuzey Kürdistan, hem ekonomik olarak, hem de politik olarak ilhak edilmiþ olduðundan sömürge statüsüne sahiptir. Kuzey Kürdistan T.C. sýnýrlarý içine zorla katýldýðý için (bunda Lozan Konferansý’na katýlan emperyalist devletlerin de sorumluluklarý vardýr), yani politik anlamda da ilhak edildiði için klasik anlamda ya da eski tipte bir sömürgedir. Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik ilhaký (ekonomik bakýmdan kendi malý edinme) politik ilhaký on yýllar gerisinden izlemiþtir. Türk devleti Kuzey Kürdistan’ý uluslararasý bir antlaþmayla sýnýrlarý içine katmýþtý (hukuksal bir katýþ); ama merkezi politik otoritesini ancak 1925-1938 yýllarý arasýnda Kürt ayaklanmalarýný bastýrma süreci içinde kurabilmiþ ve böylece Kuzey Kürdistan’ýn politik ilhaký süreci tamamlanmýþtýr. Politik ilhaký Türk devleti, ekonomik ilhaký ise asýl olarak (isterseniz gerçekte diye okuyunuz) emperyalizm gerçekleþtirmiþtir. Þöyle de ifade edebiliriz: Kuzey Kürdistan’da politik ilhakla ekonomik ilhak temelde ayrý güçler tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir. Kuzey Kürdistan’ýn sömürge statüsünün böyle bir özgünlüðü vardýr. Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik ilhaký asýl olarak 1950’lerden baþlayarak süreç içinde gerçekleþmiþtir. 1950’lerden önce de birtakým devlet iþletmeleri Kuzey Kürdistan’da ekonomik etkinlik gösteriyordu. Ancak, Kürdistan’ýn bu parçasýnýn doðal kaynaklarýnýn ve emek-gücünün kapitalist sömürünün konusu olmasý, kapitalist anlamda kullanýmý, Türkiye kapitalizminin, dünya kapitalist sisteminde ortaya çýkan yeni iþbölümüne baðlý olarak atýlým yaptýðý 1950’ler ve sonrasýnýn olgusudur. Bu nedenledir ki, Kuzey Kürdistan’da kapitalist anlamda sömürgecilikten Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý, asýl olarak da 1950’li yýllar ve sonrasý için söz edilebilir. Türk devletinin ve Türk iþbirlikçi tekelci burjuvazisinin Kuzey Kürdistan’daki ekonomik egemenliði biçimseldir, görünürdedir. Gerçek egemenlik emperyalizmin elindedir. Daha öncesini bir yana býrakýrsak, Türkiye’nin kendisi, 1945 sonrasý, özellikle emperyalistlerin dayattýklarý ekonomik politikalarýn uygulamaya konulduklarý 1950’li yýllar ve sonrasý, emperyalizm tarafýndan ekonomik bakýmdan ilhak edilmiþtir. Yeni-sömürgecilik politik ilhak olmaksýzýn ekonomik ilhaký olanaklý kýlan bir sistemdir. Ýkinci Dünya Savaþý öncesi genel ya da tipik olmayan yeni-sömürgecilik sistemi, savaþ sonrasý için geliþmiþ kapitalist ekonomilere sahip devletlerle azgeliþmiþ ekonomilere sahip devletler arasýndaki iliþkilerde genel duruma geldi. Ayrýksý olan klasik kapitalist sömürgeciliktir. Kuzey Kürdistan, klasik sömürgecilikle yeni-sömürgeciliðin iç içe olduðu bir coðrafyadýr. Klasik anlamda sömürgedir; çünkü, Türk devleti tarafýndan politik olarak ilhak edilmiþtir; ve onu politik bakýmdan ilhak eden Türk devleti onun ekonomik ilhakýný gerçekleþtiren güçlerden biridir. Türk devleti kiþiliðinde Türk iþbirlikçi burjuvazisi, emperyalizmle iþbirliði içinde, Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik ilhakýný, ekonomik güç bakýmýndan kendisi ikincil durumda da kalsa, gerçekleþtirmiþtir. Türkiye burjuvazisi de Kuzey Kürdistan’a sermaye ihraç etti ve ediyor. 1950’ler öncesi de, sýnýrlý da olsa, meta deðiþimine katýlan Kuzey Kürdistan, kapitalist üretim sürecine oldukça geç girdi. Kuzey Kürdistan’ýn kapitalist üretim sürecine girmesinde, Türk kapitalist burjuvazisinin özellikle savaþ yýllarýnda gerçekleþtirdiði devasa ölçülerdeki ticaret sermayesinin ya da genel olarak iç sermaye birikiminin küçümsenemeyecek bir rol oynadýðý açýk. Sorunun özü Türkiye ekonomisinin emperyalizme yeni-sömürge baðýmlýlýðýnda yatýyor. Türkiye hem bir yeni-sömürge, hem de klasik anlamda sömürgecidir. Türk devletini klasik anlamda sömürgeci kýlan asýl etmen, Kuzey Kürdistan’ý politik bakýmdan ilhak etmiþ olmasýdýr, yani baþka bir ülkenin bir parçasýný zor yoluyla politik sýnýrlarý içine katarak yine zor yoluyla yönetiyor olmasýdýr. Türkiye ekonomisi sömürgeci bir gücün özellikleri ile bir yeni-sömürgenin özelliklerini bünyesinde toplamýþ bir ekonomidir. Kuzey Kürdistan bir anlamda yeni sömürgedir; çünkü, onu ekonomik olarak asýl ilhak eden emperyalizmdir. Emperyalizm politik ilhaka baþvurmaksýzýn ekonomik ilhaký gerçekleþtirmiþtir. Ýç içe geçmiþ olmakla anlatýlan budur. Sorun þöyle de konulabilir: Kuzey Kürdistan, emperyalizm ve yerli iþbirlikçisi egemen kapitalist burjuvazinin ortak sömürgesidir. Bu anlamda da uluslararasý sömürgedir. Yani, genel olarak Kürdistan uluslararasý bir sömürge statüsüne sahipken, özel olarak Kuzey Kürdistan da, açýklanan anlamda, iþbirlikçi tekelci Türkiye burjuvazisinin ve çeþitli emperyalist devletlerin uluslararasý bir sömürgesidir. Kuzey Kürdistan klasik anlamda bir “iç sömürge” deðil, kendine özgü yanlarý olan bir sömürgedir. Kuzey Kürdistan’ýn sömürge statüsünün - uluslararasý düzeyde tanýnmamýþ bir statü - özelliklerinden biri, kendisi yeni-sömürge olan bir ülke tarafýndan politik bakýmdan ilhak edilmiþ bir ülke parçasý olmasýdýr. Orada ekonomik ilhak ile politik ilhak gerçekte ayný güçler tarafýndan gerçekleþtirilmemiþtir, yani, söz uygunsa, ekonomik ilhak ile politik ilhak ayný ellerde toplanmamýþtýr. Ekonomik ilhaký gerçekleþtiren asýl güç emperyalizm iken, politik ilhaký gerçekleþtiren asýl güç ise Türk devletidir. Hem Türkiye’de, hem de Kuzey Kürdistan’da emperyalizmin dolaylý yönetimi, dolaylý egemenliði vardýr. Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik ilhakýný asýl olanaklý kýlan da emperyalist sermaye ihracýdýr. Ekonomik ve politik ilhakýn ayrý güçler tarafýndan gerçekleþtirilmiþ olmasý Kuzey Kürdistan’ýn sömürge olduðu gerçeðini deðiþtirmez; ama ona bir özgünlük kazandýrýr. Emperyalizmin ekonomik ilhaký görülmeksizin, ondan söz etmeksizin Türk sömürgeciliðinden, Türkiye iþbirlikçi burjuvazisinin ekonomik ilhakýndan söz etmek leninist emperyalizm teorisinin göz ardý edilmesi demek olur. 20. yüzyýlda, özellikle de ikinci yarýsýnda, Kuzey Kürdistan gibi büyük ve doðal kaynaklarý bakýmýndan azýmsanmamasý gereken ve jeopolitik açýdan önemli bir coðrafyanýn, emperyalizmin ekonomik ilhaký dýþýnda ekonomik ilhakýnýn olanaklý olduðunu düþünmek emperyalizm olgusunun ve yeni-sömürgecilik sisteminin kavranmasý noktasýnda önemli bir eksikliðe iþaret eder. Kuzey Kürdistan’ýn sömürgeleþtirilmesi yeni-sömürgecilik sistemi çerçevesinde gerçekleþtirilmiþtir. Dolayýsýyla, sömürgeleþtirme eyleminde emperyalizm ile Türkiye kapitalist burjuvazisinin ve Türk devletinin karþýlýklý iliþkileri bu sistem çerçevesinde çözümlenmeli ve deðerlendirilmelidir. Kapitalizm, devlet olarak Türkiye’de, 1950’lerden sonra görece yüksek bir geliþme hýzýna ulaþtýysa, bunu özellikle savaþ dönemindeki iç sermaye birikiminin yaný sýra, asýl olarak emperyalist sermaye ithalatýna borçludur. Sorunu, 1945 sonrasý dünya kapitalist ekonomik iþbölümünde Türkiye kapitalizmine verilen göreve baðlý olarak ele almak gerekir. Türkiye burjuvazisi, kendi olanaklarý ile hýzlý bir kapitalist geliþme saðlamak bir yana, Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnýn dünyasýnda ayakta kalamayacaðý endiþesiyle emperyalist sermayeyi yardýma çaðýrdý. Bunu yalnýzca Kuzey Kürdistan’ý ekonomik bakýmýndan ilhak etmek için deðil, Türkiye’de de varlýðýný korumak ve geliþtirmek için yaptý. Denebilir ki, Türkiye’nin, baþta mali baðýmlýlýk olmak üzere, emperyalizme yapýsal baðýmlýlýðý 1945 sonrasý, özellikle 1950’li yýllarda gerçekleþmiþtir. Yanlýþ anlaþýlmamak için, burada ekonomik baðýmlýlýðýn önceden görülmedik ölçüde artmasýndan, ekonomik politikalarýn kararlaþtýrýlmasýnda iplerin emperyalizmin, en baþta da savaþ sonrasýnýn kapitalist dünyasýna biçim vermek bakýmýndan hegemonya ve ekonomik ve askeri güç sahibi olan Amerika Birleþik Devletleri emperyalizminin eline geçmesinden söz etmek gerekir. Türkiye kapitalizminin emperyalizme geri döndürülemez denli baðýmlý bir kapitalizm duruma gelmesiyle Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik bakýmdan Türkiye kapitalist burjuvazisi tarafýndan ilhak edilmesi yaklaþýk olarak ayný tarihsel dönemde gerçekleþmiþtir. Denebilir ki, Türkiye kapitalizmi yeni-sömürge olmanýn karþýlýðý olarak klasik anlamda bir sömürge, hem de Kürt iþbirlikçiler yaratarak, elde etmiþtir. Bu anlamda olmak üzere, Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik olarak emperyalizmin yeni-sömürgesi olduðunu söylemek daha doðru olur. Türkiye kapitalizminin Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik olarak sömürgeleþtirilmesindeki rolü þöyle özetlenebilir: Türkiye kapitalizmi, emperyalizmin hammadde, tarým ve hayvancýlýk ürünleri gibi gereksinimlerini karþýlamak için Kuzey Kürdistan’ýn ekonomik ilhakýna aracýlýk etmiþtir/etmektedir ve bu aracýlýk hizmetinden dolayý da Kuzey Kürdistan’ýn zenginliklerinin kullanýlmasýndan pay almýþtýr/almaktadýr. (Bu payýn bir kýsmýnýn Kürt olan iþbirlikçilere gittiði açýk. Yine açýk olan bir þey vardýr ki, Türkiye kapitalizminin aracýlýk rolü basit bir aracýlýk, komisyon almaya yönelik ya da bununla sýnýrlý bir aracýlýk deðildir. Türkiye burjuvazisinin kendi öz sýnýfsal çýkarlarý vardýr; ve doðallýkla ki, bu çýkarlarýn tatmini baþta gelir.) Emperyalizm Türkiye kapitalizmini kullanarak, Kuzey Kürdistan’da kapitalizmin geniþliðine ve sýnýrlý derecede de olsa derinliðine geliþmesine yardýmcý olarak coðrafya olarak Türkiye’nin yaný sýra, Kuzey Kürdistan’ý da ekonomik olarak ilhak etmiþtir. Türkiye burjuvazisi ekonomik ilhakýn gerçekleþtirilmesinde, ikincil de olsa, önemli bir rol oynamýþtýr. Yani edilgen, uzaktan seyreden bir sýnýf deðildi. Onun da korunmasý ve geniþletilmesi gereken sýnýf çýkarlarý vardý. Zaten bu nedenle emperyalizmle iþbirliði yaptý. Kendi öz ekonomik gücü yeterli olsaydý böylesi bir iþbirliðine girme gereksinimi duymazdý. Sýnýf sorunu ve ulusal sorun Proletaryanýn örgütlenmesi sorunu, proletaryanýn sýnýf bakýþ açýsýndan, ulusal sorunun sýnýf sorunu karþýsýnda ikincil bir sorun olduðu bilinciyle ele alýnmak durumundadýr. Ulusal sorunu sýnýf sorunu karþýsýnda ikincil bir sorun olarak almamak, proletaryanýn kapitalist sýnýfa karþý sýnýf savaþýmýnda belirli bir devletin sýnýrlarýný deðil de, belirli bir ülke ya da ülke parçasýný sýnýf savaþýmý alaný olarak kabul etmek ile birleþince burjuva milliyetçi ideolojinin etkileri kendisini daha güçlü olarak duyurmaktadýr. Kürt ulusal sorununun varlýðý, Bilimsel Sosyalizmciler ve komünist ideolojik-politik kimlik sahibi olmaya oldukça yaklaþmýþ devrimciler söz konusu olduðu sürece, sýnýf sorununun ulusal sorun karþýsýnda, deðiþen derecelerde olmak üzere, gölgede kalmasýna neden olmuþtur ve olmaktadýr. Kürt kökenli birçok komünist ve komünizme oldukça yaklaþmýþ demokrat devrimci, Kuzey Kürdistan’da politik örgütlenme ve devrim söz konusu olduðunda, hiç de ender sayýlamayacak biçimde, komünist ideolojik-politik kimlik yerine sömürge ya da ezilen ulusa ait olma kimliðini öne çýkarmýþtýr ve çýkarmaktadýr. Ulusal sorunun çözülmesi durumunda ya da ulusal baskýnýn zayýflamasý ölçüsünde sýnýf ve sosyalizm sorunu daha da ön plana çýkacak ve komünist hareketteki bu zaafýn üstesinden gelinecektir. Uluslarýn kendi politik yazgýlarýný belirleme hakký ile proletaryanýn komünist örgütlenmesi iki ayrý þeydir. Bunlar birbirine karýþtýrýlmamalýdýr. Birincisi ulusal-demokratik bir sorun iken, ikincisi sýnýfsal bir sorundur. Nasýl ki, bir ulusun içinde bulunduðu politik yapýdan ayrýlma hakkýyla ayrýlma ediminin karýþtýrýlmamasý gerekiyorsa, ulusun ayrýlma hakkýnýn varlýðýyla proletaryanýn örgütlenmesi sorunu da karýþtýrýlmamalýdýr. Baþka sözcüklerle, bir ulusun ayrýlma hakký tanýnýyorsa, o ulustan proletaryanýn ayrý örgütlenmesi – burada ayrý örgütlenme hakký tartýþma konusu yapýlmýyor- de kabul ediliyor diye iddia edilemez. Sorunun böylesi bir ele alýnýþý ulusal sorunu sýnýf sorununun önüne çýkarmak, hem ezen ulusun, hem de ezilen ulusun burjuvazisine yardýmcý olmak demektir. Birincisine yardýmcý olmak demektir; çünkü, zaten son derece bölünmüþ olan proletaryanýn yeni bir bölünmesi, burjuvazinin karþýsýndaki sýnýf düþmanýnýn zayýflamasý söz konusudur. Ýkincisine yardýmcý olmak demektir; çünkü, hem ezen ulusun burjuvazisi ile rekabette eli güçlenir, hem de kendisinin de sömürdüðü ve baský altýnda tuttuðu sýnýf düþmaný üzerindeki ideolojik-politik hegemonyasýna güç katýlmýþ olur. Farklý bölgesel koþullar - farklý bölgesel görevler Türkiye ve Kuzey Kürdistan ekonomik, toplumsal, politik, ulusal bileþim, vb. bakýmlardan önemli farklýlýklar gösterirler. Bu tür farklýlýklar proletaryanýn sorunlarý ve görevleri bakýmýndan da farklýlýklara denk düþerler. Örneðin, Kuzey Kürdistan’da Kürt ulusal sorununun varlýðý ulusal baskýya karþý savaþým görevlerine özel bir önem kazandýrýr. Yine, örneðin, altyapýda ve üstyapýda güçlü feodal kalýntýlarýn varlýðý, proletaryanýn önüne anti-feodal savaþým görevlerini de koyar. Somut koþullar farklý sorunlara ve dolayýsýyla farklý görevlere ve bunlar da proletaryanýn örgütlenme biçimlerinde farklýlýklara neden olurlar. Türkiye kapitalizmi emperyalizme baðýmlý (iþbirlikçi) bir kapitalizmdir. Emperyalizm tarafýndan ekonomik olarak ilhak edilmiþ ve geliþmiþlik derecesi dünya ortalamasýna göre orta düzeyde olan Türkiye, görece yüksek bir iþçi nüfusa sahiptir. Kuzey Kürdistan kapitalizmi azgeliþmiþ ve Türkiye kapitalizmi dolayýmý ile emperyalizme baðlanmýþ bir kapitalizmdir. Büyük kapitalist iþletmeler devlet mülkiyetindedir, yani Türkiye kapitalizminin uzantýlarýdýrlar. Kuzey Kürdistan da Türkiye kapitalizmi dolayýmý ile emperyalist kapitalizm tarafýndan ekonomik olarak ilhak edilmiþ olduðundan yerli kapitalizm azgeliþmiþtir. Kuzey Kürdistan, üretici güçlerin özgürce geliþme olanaklarý bulamadýklarý bir geliþme yoluna, sanayi ve ticarette iþbirlikçi kapitalizm ya da baðýmlý kapitalist geliþme yoluna sokulmuþtur. Türk devleti bu konuda birincil derecede rol oynamýþtýr. Türkiye kapitalizmi, emperyalist kapitalizm ile iþbirliði içinde, Kuzey Kürdistan’ýn yer altý ve yerüstü doðal zenginlik kaynaklarýna el koymakta ve emek-gücünü sömürmektedir. Sözü edilen iþbirliði gerçekte ikili deðil, üçlüdür; çünkü, Kürt olan büyük burjuvazi ve yarý-feodal ve kapitalist büyük toprak sahipleri de doðal zenginlik kaynaklarýnýn ve emek-gücünün sömürülmesinden pay almaktadýrlar. Kuzey Kürdistan ekonomisi Türkiye ekonomisine baðlý olarak geliþmektedir; ama her ikisi de dünya kapitalist-emperyalist sistemi içinde emperyalizme baðýmlýdýrlar. Sorun þöyle de konulabilir: Kuzey Kürdistan ekonomisi Türkiye ekonomisi aracýlýðýyla dünya kapitalist iþbölümü sistemi içinde yer almaktadýr. Kuzey Kürdistan kapitalizminin genel olarak azgeliþmiþliði, kendisini nüfus içinde iþçilerin sayýsýnýn azlýðý olarak da gösterir. Türkiye – Kuzey Kürdistan devriminin bir parçasý olarak Kuzey Kürdistan devrimi ulusal demokratik bir devrimdir. Kuzey Kürdistan’da Türk devletine, merkezi otoriteye karþý ulusal kurtuluþ savaþýmý, anti-emperyalist ulusal demokratik halk devriminde kavranacak halkýdýr. Ekonomik ve politik ilhakýn, asýl olarak ayrý güçler tarafýndan gerçekleþtirilmiþ de olsalar, birleþmiþ olmasý (sömürge olgusu) devrimin karakteri, politik strateji ve taktiklerde yansýmasýný bulmalýdýr. Yukarýda belirtildiði gibi, Kuzey Kürdistan’da ulusal boyunduruktan kurtuluþ sorunu, örneðin, toprak sorunu ile karþýlaþtýrma içinde, öne çýkmýþtýr. Kuzey Kürdistan halkýnýn ezen ulusun egemen sýnýflarý ve Türk devleti ile olan çeliþkileri (ulusal çeliþkiler), yarý-feodal Kürt toprak aðalarý ve aþiret reisleriyle olan çeliþkilerinden (sýnýfsal çeliþkiler) daha keskindir. Kuzey Kürdistan’da devrim, sýnýfsal çeliþkilerden daha çok Kürt ulusuyla, özellikle kentin ve kýrýn emekçi kitleleriyle Türkiye iþbirlikçi tekelci burjuvazisi ve kapitalist büyük toprak sahipleri ve asýl olarak onlarý temsil eden Türk devleti arasýndaki çeliþkiler temelinde geliþecektir. Kürt egemenlerinin Türk egemenleri ile iþbirliði yaptýklarý hesaba katýldýðýnda, Kürt gerici güçleri, daha çok, Türk egemen güçlerinin ve merkezi otoritenin iþbirlikçileri, ulusal hainler olarak hedef alýnacaklardýr. Osmanlý Ýmparatorluðu ve T.C. dönemlerindeki Kürt köylü isyanlarýnýn, yerel ya da etnik köken ortaklýðý olan toprak aðalarýný ve aþiret reislerini deðil de merkezi otoriteyi ve onun uzantýsý olan yerel otoriteyi hedef almýþ olmalarý gibi tarihsel gerçekler de bu tezi destekler. Kuzey Kürdistan’da ulusal boyunduruktan kurtuluþ sorunu politik gündemin hala baþ maddesidir. Orada devrimci savaþým, bugüne kadar yaþananlarýn gösterdiði gibi, daha çok ulusal kurtuluþçu bir savaþým olarak geliþecektir.Bir ulusal kurtuluþ devrimi olacaktýr bu. Ekonomik ve politik ilhaka, sömürge baðýmlýlýðýna karþý bir devrim. Kuzey Kürdistan devriminin bugünkü aþamasý, Türkiye devriminin bugünkü aþamasýndan öz bakýmýndan deðil – her ikisi de özünde burjuva politik devrimlerdir – tip bakýmýndan farklýdýrlar. Türkiye’de devrim, proletaryanýn, devrimciliði demokratik devrimciliðin ötesine geçemeyecek olan sýnýfsal güçlerle ittifaký nedeniyle, hala anti-emperyalist demokratik halk devrimi karakterini taþýr. Proletaryanýn sýnýf bakýþ açýsýndan her iki devrimin düþmanlarý ortak ve politik amaçlarý aynýdýr. Söz konusu olan birleþik bir devrim sürecidir. Devrimci savaþýmýn yöneleceði öne çýkan düþmanlar emperyalist burjuvazi, iþbirlikçi tekelci burjuvazi ve ýrkçý-þoven Türk devletidir. Her iki bölgede de bütün düþmanlara karþý savaþýmda kavranacak halka Türk devletine karþý savaþýmdýr. Kuzey Kürdistan’da yakýn politik amaç ulusal özgürlüðün kazanýlmasý, ulusal-demokratik bir diktatörlüðün kurulmasýdýr. Bu durum, toplum ve devlet sisteminin demokratikleþmesi olarak da ifade edilebilir. (Kuþkusuz ki, burada söz konusu olan varolan devlet sisteminin demokratikleþmesi deðildir.) Kuzey Kürdistan devriminin eðilimi, büyük burjuva bir cumhuriyet kurma eðilimi olamaz. (Savaþýmýn geliþimi böyle bir sonuca götürebilir. Bir olasýlýktýr bu.) Kuzey Kürdistan proletaryasýnýn ve diðer emekçi halk sýnýf ve katmanlarýnýn, ulusal baskýdan kurtulmuþ ve gerçekten demokratik bir halk cumhuriyeti ya da Kuzey Kürdistan federe halk cumhuriyeti olarak örgütlenmeyi yakýn politik amaç olarak kabul etmeleri daha büyük bir olasýlýktýr. Özel bir açýklamayý gerektirmez ki, Kürt kapitalistleri ve büyük toprak aðalarýnýn ve aþiret reislerinin önderliðinde bir devlet, Kuzey Kürdistan iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerinin gereksinmelerini karþýlayamaz, özlemlerini gerçekleþtiremez. Sýnýf bilinçli Kuzey Kürdistan proletaryasý, ulusal kurtuluþ devriminden (bu devrimin mutlaka baðýmsýz/ayrý bir ulusal devletin kurulmasýyla sonuçlanacaðý öne sürülemez) sosyalist devrime kesintisiz geçiþi en çok güvence altýna alabilecek, sosyalist devrime geçiþ için en uygun düþen devlet biçimlerinden yana olmak zorundadýr. Kuzey Kürdistan devriminin kesintiye uðrayarak demokratik devrim aþamasýnda takýlýp kalmasý istenmiyorsa eðer, baþka türlü düþünmek ve davranmak olanaksýzdýr. Komünist bakýþ açýsýndan bir düzen örgütlenmesinin deðil, savaþýmýn örgütlenmesinin aracý olan ulusal-demokratik devrimci cumhuriyet böylesi bir devlet biçimidir. Kuzey Kürdistan’da devrimin ulusal karakteri Türkiye’deki devrimin ulusal karakterinden daha güçlüdür. Çünkü, emperyalizmin ulusal baskýsý (dolaylý politik yönetim, NATO ve ABD üslerinin varlýðý) ve sömürüsünün (uluslararasý tekellerin varlýðý ve ticaret) yaný sýra, Türkiye kapitalist burjuvazisinin ulusal baskýsý ve ulusal doðal zenginlik kaynaklarýnýn ve emek-gücünün sömürüsü vardýr. (Zenginlik kaynaklarý yalnýzca Türkiye kapitalizminin gereksinimleri için deðil, emperyalist tekellerin gereksinimleri için de aktarýlýyor. Hatta Türkiye kapitalizminin emperyalist kapitalizme olan baðýmlýlýðý nedeniyle asýl olarak onlara aktarýlýyor. Kuzey Kürdistan’ýn asýl olarak emperyalizm tarafýndan ekonomik olarak ilhak edilmiþ olmasýnýn anlamý da budur zaten). Çifte ulusal boyunduruk vardýr. Ulusal kurtuluþçu savaþým, Türk burjuvazisinin ulusal baskýsýna karþý savaþým temelinde emperyalist ulusal baskýyý da tasfiye etmeyi amaç edinmek durumundadýr. Kuzey Kürdistan’da ulusal devrimin görevleri hala ön planda olduðuna göre, proletaryanýn asgari programýnýn yaný sýra, politik stratejisi de buna göre hazýrlanmalýdýr. Kuzey Kürdistan devriminin yakýn görevleri ve devrime katýlabilecek güçlerin sýnýfsal bileþimi Türkiye’dekinden farklýdýr. Kuzey Kürdistan’da devrimin yakýn temel amacý Kürt ulusunun ulusal boyunduruktan kurtulmasýdýr. Kendi politik geleceðini kendisinin belirlemesidir. Bundan dolayý da orada devrim “ulusal-demokratik devrimci cumhuriyet” temel sloganý altýnda yürütülmelidir. Devrimin temel sloganýnýn böyle formüle edilmesi, Kürt ulusunun politik yazgýsýný baðýmsýz bir ulusal devletten yana belirlemesi gerektiði olarak anlaþýlmamalýdýr. Buna karar verecek olan ulusun kendisidir ve ulusun kararýnýn ne olacaðý bugünden bilinemez. Ancak, bu demek deðildir ki, sýnýf bilinçli proletarya, kendi öz sýnýfsal çýkarlarýný ulusal çýkarlarýn önüne çýkaran bir sýnýf bakýþ açýsýyla, toplumsal geliþme ve sosyalizm uðruna savaþým bakýmýndan en uygun düþen çözüm biçimi lehine propaganda yapmamalýdýr. Nasýl ki, burjuva ve küçük-burjuva politik güçlerin ulusal soruna iliþkin çözüm önerileri varsa, sýnýf bilinçli proletaryanýn da vardýr. Kuzey Kürdistan’da proletaryanýn diðer güçlerle ittifaký, yani cephe, ulusal bir cephe olmak durumundadýr – ulusal kurtuluþ cephesi. Emperyalizm ve Türk egemen sýnýflarýyla iþbirliði yapan Kürt büyük burjuvalarý ve büyük toprak aðalarý dýþýnda tüm ulusal güçleri içine alan bir cephe. Türkiye’de cephe, ulusal bir cephe deðil, bir halk cephesi olacaktýr. Bu cephenin sýnýfsal bileþimi Kuzey Kürdistan ulusal cephesinden farklýdýr. Bu cephede tekelci olmayan – “ulusal” olarak tanýmlanan– kapitalist burjuvazinin yeri yoktur. Halk cephesi iþçi sýnýfýný, yarý-proletaryayý, küçük-burjuvaziyi, aydýnlarýn bir bölümünü ve diðer bazý emekçi kategorileri içine alýr. Özerk bölgesel partilerin merkezileþtirilmesi olarak komünist örgütlenme Görülüyor ki, Kuzey Kürdistan’ýn somut koþullarýyla Türkiye’nin somut koþullarý ciddi farklýlýklar göstermektedir. Devrimin görevleri ve politik strateji bakýmýndan olduðu gibi, proletaryanýn politik örgütlenmesi bakýmýndan da farklý bir durum olduðu bir gerçek. Sýnýf bilinçli proletarya, politik stratejisinde olduðu gibi taktiklerinde de bölgelerin özelliklerine uygun davranmak zorundadýr. Savaþým ve örgütlenme biçimleri olarak taktikler, proletaryanýn politik görevlerini gerçekleþtirmesinin araçlarýdýrlar. Bundan dolayý da somut koþullara uygun olmak zorundadýrlar. Proletaryanýn komünist politik örgütlenmesi durumunda da böyledir. Belirli bir devletin sýnýrlarýnýn temel alýnmasý sorunu yalnýzca ezilen ya da sömürge ulus proletaryasýnýn nasýl örgütlenmesi gerektiði noktasýndan ele alýnamaz. Ezen ulus proletaryasýnýn nasýl örgütlenmesi gerektiði de ele alýnmalýdýr. Hem ezen, hem ezilen ulus proletaryasýsýn örgütlenme sorunlarý tartýþýlýrken yalnýzca ezilen ulus proletaryasýnýn örgütlenmesi sorununun tartýþýlmasý eksik olur. Eksik olmanýn da ötesinde ince bir milliyetçiliktir. Sorun belirli bir devletin sýnýrlarý içinde bütün uluslardan ve azýnlýklardan proletaryanýn örgütlenmesi olarak ele alýnmalýdýr. Ulusal sorunun çözümü söz konusu olduðu sürece de, politik bölgesel özerklik gibi sorunlar da yalnýzca ezilen ya da sömürge ulus açýsýndan tartýþýlamaz. Yani, soruna ezen ulus-merkezli bir bakýþ açýsý kabul edilemez. Ne ulusal sorun, ne de ulusal sorunun çözümü yalnýzca ezilen ulusu ilgilendirir. Belirli devletin sýnýrlarý içinde yaþayan bütün uluslarý ve azýnlýklarý, bütün toplumu ilgilendiren bir sorundur bu. Türkiye’nin (politik sýnýrlarý çizilmiþ bir devleti anlatmak için kullanýyorum bu adý burada) , nüfusunun etnik bileþimi bakýmýndan türdeþ bir devlet olmadýðý biliniyor. Türkler çoðunlukta. Onlarý Kürtler izliyor. Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, vb. etnik azýnlýklar da var. Nüfusun bu türdeþ olmayan bileþimi, doðallýkla, proletaryanýn etnik köken bakýmýndan türdeþ olmayan bir yapýda olmasýna neden oluyor. Ne Türkiye iþçi sýnýfý yalnýzca Türk olan iþçilerden, ne de Kuzey Kürdistan iþçi sýnýfý yalnýzca Kürt olan iþçilerden oluþur. Her iki bölgede de genel olarak nüfusun türdeþ olmayan yapýsý, iþçi sýnýfýnýn ulusal bileþim bakýmýndan türdeþ olamayan bir sýnýf olmasýna yol açmýþtýr. T.C. sýnýrlarý içinde Kürt kökenli proletarya asýl olarak Kuzey Kürdistan’da deðil, Türkiye’de toplanmýþtýr. Kapitalizmin eþit olmayan ekonomik geliþme yasasýnýn iþleyiþinin yaný sýra, ulusal sorun nedeniyle Kuzey Kürdistan’a özel sermaye yatýrýmýnýn riskli görülmesinden dolayýdýr ki, Türkiye ile karþýlaþtýrma içinde sanayi ve tarýmsal kapitalizm bakýmýndan oldukça geri kalmýþ olan Kuzey Kürdistan’da, feodalizmin 1950’lerden, özellikle 1960’lý yýllardan baþlayarak hýzlanan çözülme süreci nedeniyle açýða çýkardýðý nüfuz fazlasý (tarýmsal artýk-nüfus) Türkiye’nin büyük kentlerine göç etti. Böylece, birkaç on yýlda, milyonlarca Kürt göçmen proleter ve yarý-proleter oldu. Ve, yine böylece Türkiye kapitalizminin hizmetine sokuldu. Ayný devlet sýnýrlarý içinde ve ayný devletin vatandaþlarý olarak göç etmiþ olmalarýna karþýn, Türkiye iþçi sýnýfýnýn bir parçasý olmalarýna karþýn, Kürt proleterleri, Türkiye’de göçmen proleterlerdir. Yine ayný þekilde, Türk proleterleri de Kuzey Kürdistan’da ayný konumdadýrlar. Açýktýr ki, Türkiye kapitalizmi, emperyalist kapitalizm ve Kürt büyük burjuva ve toprak sahipleri ile iþbirliði içinde, Kuzey Kürdistan’ýn yalnýzca doðal kaynaklarýna el koymakla ve emek-gücünü orada sömürmekle kalmýyor, ayný zamanda emek-gücünü kendine çekerek de sömürüyor. Görülüyor ki, T.C. sýnýrlarý içinde uluslar ve ulusal azýnlýklar, dolayýsýyla da etnik kökenleri farklý iþçiler birbirlerine iyice karýþmýþlardýr. Bu nesnel durum, her iki bölgede de (Türkiye ve Kuzey Kürdistan) türdeþ olmayan ulusal bileþime sahip iþçi sýnýfý, yine üyelerinin etnik kökeni bakýmýndan türdeþ olmayan bileþime sahip sýnýf örgütlerinin kurulmasýný gerekli kýlýyor. Proletaryanýn sýnýf örgütleri söz konusu olduðu sürece, üyelerinin ulusal bileþimi bakýmýndan yalnýzca Türk, yalnýzca Kürt, vb. örgütler olamaz. Tabii burjuva milliyetçi ideolojinin yol gösterdiði milliyetçi bir politik çizgi ve buna eþlik eden milliyetçi bir örgütlenme politikasý yoksa. Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryasýnýn ulusal bileþim bakýmýndan böylesine iç içe geçmesi, proletaryanýn komünist politik örgütlenmesi açýsýndan ortak dar anlamda komünist örgütlerde (fabrika hücreleri, fabrika komiteleri, kent komiteleri, vb.) ve geniþ anlamda komünist örgüt ve partilerde birleþmeleri zorunluluðunu daha da artýrýyor. Burada Türk olan iþçilerin Türkiye’de, Kürt olan iþçilerin Kuzey Kürdistan’da toplanmýþ olmalarý gibi bir durum yoktur. Bu durum devlet sýnýrlarý içinde enternasyonalist komünist örgütlenmenin gerçekleþtirilmesi bakýmýndan büyük bir avantajdýr. Proletaryanýn Türkiye’de örgütlenmesinin biçimleri sorunu pek fazla güçlük yaratmaz. Çünkü, burada, emperyalizmin halk, özel olarak anmak gerekirse Türk halký üzerindeki dolaylý baskýsýnýn dýþýnda bir ulusal baský yoktur. (Kürtlerin ve ulusal azýnlýklarýn Türkiye’de de ulusal baský altýnda tutulduklarý bir gerçektir.) Kuzey Kürdistan’da durum deðiþiktir. Burada emperyalizmin dolaylý ulusal baskýsýnýn yaný sýra, Türk egemen sýnýflarýnýn dolaysýz ulusal baskýsý vardýr. Kuzey Kürdistan, parçalanmýþ, paylaþýlmýþ Kürdistan’ýn Türk devleti tarafýndan iþgal ve politik olarak ilhak edilmiþ bir parçasýdýr. Burada iç içe geçmiþ emperyalist ve þoven Türk milliyetçiliði biçiminde ulusal baský vardýr. Kuzey Kürdistan Türk ordusunun iþgali altýndadýr. Politik yerel yönetim valilik, kaymakamlýk, vb. aracýlýðýyla Türklerin elindedir. Kürt ulusu, yaþadýðý topraklar iþgal ve ilhak edilmiþ, yani zorla Türk devletinin sýnýrlarý içine katýlmýþ ve, zor yoluyla da öyle de tutulan sömürge boyunduruðu altýnda yaþayan bir ulustur. Son yýllardaki kimi kýsmi iyileþtirmelere karþýn bütün ulusal-demokratik haklarý elinden alýnmýþtýr. Bu ulus için, özellikle de bu ulusun geniþ emekçi kitleleri için en yakýcý sorun hala sömürgeci ulusal boyunduruk, ulusal haklardan yoksunluk sorunudur. Türk nüfusunun çoðunluk oluþturduðu coðrafi bölgenin yaný sýra, Kürt nüfusunun çoðunluk oluþturduðu bir coðrafi bölge var. Türkiye Cumhuriyeti, politik ve yönetsel bakýmdan her iki bölgeyi birleþtiriyor. Birinci bölge Türkiye, ikinci bölge Kuzey Kürdistan ya da hangi politik sýnýrlar içinde yer aldýðýný anlatmak bakýmýndan Türkiye Kürdistaný’dýr. Bu bölge Kürdistan’ýn 17. ve 20. yüzyýllarda bölünmesi sonucunda, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun mirasçýsý olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin politik sýnýrlarý içinde kalmýþtýr. Kuzey Kürdistan (Kuzey Kürdistan), gerek toprak bütünlüðü, gerekse nüfus bakýmýndan Kürdistan’ýn en büyük parçasý olmasýnýn yaný sýra, bir Ortadoðu ve dünya sorunun olan Kürt ulusal sorunu bakýmýndan da en önemli parçadýr. Türkiye bölgesinde bir Kürt azýnlýk (iþçi, memur, öðretmen, tüccar, sanayici, öðrenci, esnaf, zanaatkar, yarý-proleter, köylü, vb. olarak), ayný þekilde Kuzey Kürdistan bölgesinde de bir Türk azýnlýk vardýr ve bunlar kentler ve köyler arasýnda daðýlmýþlardýr. Proletaryanýn sýnýf örgütlenmesi ulus ya da etnik köken ayrýmlarýna göre olamaz. Belirli bir devletin politik sýnýrlarý (coðrafi sýnýrlar tartýþma konusu deðildir burada) içinde ulusal bileþimleri, ekonomik, toplumsal ve politik özellikleri deðiþik “ulusal” bölgeler bulunabilir. Böylesi durumlarda proletaryanýn komünist örgütlenmesi “ulusal” partiler, gerçekte nüfusun türdeþ olmayan yapýsý nedeniyle bölgesel partiler vb. biçimler alabilir. Böylesi partiler, gerçekte belirli bir ulustan iþçilerin örgütlenmesi anlamýnda “ulusal partiler” deðil, “bölgesel partiler”dir. Proletaryaya ve komünistlere gerekli olan ulusal kimliklere göre örgütlenme deðil, yerel olarak komünist örgütlenmedir. “Bölgesel partiler” birleþik merkezi bir parti olarak örgütlenebilirler. “Bölgesel” ya da “özerk” partiler, merkezi partinin kongre kararlarý doðrultusunda ilgili bölgelerde proletaryanýn sýnýf savaþýmýný örgütler, bu savaþýma önderlik ederler. Bugünün gerçekleri, iþçi sýnýfýnýn sosyalizm uðruna savaþýmýnýn örgütlenmesi açýsýndan, hem Türkiye’de, hem de Kuzey Kürdistan’da birer bölgesel partinin kurulmasýný gerekli kýlmaktadýr. Bugünkü koþullarda doðru ve pratik olan budur. Türkiye’de bir parti, Kuzey Kürdistan’da bir parti. Bu partilerin demokratik biçimde merkezileþtirilmeleri olarak da birleþik bir parti. Örneðin, Türkiye ve Kuzey Kürdistan Marksist-Leninist Komünist Partisi (Birleþik) ya da Türkiye ve Kuzey Kürdistan Komünist Partisi (Birleþik). Her bir bölgesel parti birleþik partiye, yani merkeze baðlý olmalýdýr. Merkezde birlik bütün etnik kökenlerden komünistlerin yerel birliklerini zorunlu kýlar. (Ýçinde bulunulan yeniden partileþme sürecinde bölgesel komünist örgütler olarak örgütlenmek ve bu örgütler arasýnda sýký, iyi iþleyen bir eþgüdüm saðlamak gereklidir. Bu nokta ileride ele alýnacaktýr). Her iki özerk bölgesel parti, söz konusu bölgelerde proletaryanýn kapitalist burjuvaziye karþý savaþýmýnýn bilinçli ifadeleri olacaklardýr. Bunlar çalýþmalarýný merkezi birleþik bir parti çatýsý altýnda koordine edeceklerdir. Bu, belirli bir devletin sýnýrlarý içinde proletaryanýn kapitalist sýnýfa karþý savaþýmýnýn merkezileþtirilmesi demektir. Her iki bölgesel parti de üyelerinin etnik köken bileþimi bakýmýndan enternasyonal partiler olacaklardýr. Örneðin, varsayalým ki, adý Türkiye Marksist-Leninist Komünist Partisi olan parti, üye bileþimi bakýmýndan Türk, Kürt, Ermeni, Çerkez, Arap, Laz, vb. etnik kökenli komünistlerden oluþacaktýr. Kürt iþçileri Türkiye’de göçmen iþçilerdir. Göçmen iþçilerin örgütlenmesinde bütün ulusal kökenlerden iþçilerin ortak sýnýf örgütlerinde birleþmelerini gerektiren proleter enternasyonalist göçmen iþçiler politikasý, nasýl Avrupa ve dünyanýn diðer bölgelerindeki göçmen iþçilerin örgütlenmesi söz konusu olduðunda geçerliyse, Türkiye’de de geçerlidir. Türkiye’deki Kürt göçmen iþçilerin yurtdýþýndaki Kürt göçmen iþçilerden farklarý devlet sýnýrlarý içinde göç etmiþ olmalarý ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaþlarý olmalarýdýr. (Türkiye dýþýndaki birçok göçmen iþçi de bulunduklarý ülkelerdeki devletlerin vatandaþlarý oldular.) Kuzey Kürdistan’da çalýþan Türk iþçileri de orada göçmen iþçilerdir. Yerleþiklik tarihinin eskilere dayanmasý burada pek bir önem taþýmaz. Bu nedenle, göçmen iþçilerin komünist örgütlenmesi bakýmýndan ayný politika uygulanýr. Böylesi bir yaklaþým bazýlarýna pek yapay görünebilir. Ancak, Misak-ý Milli tarafýndan koþullandýrýlmamýþ beyinler böylesi bir yaklaþýmýn enternasyonalist özünü kavramakta gecikmeyeceklerdir. Bölgesel parti ya da seksiyon örgütlenmesi yalnýzca Kuzey Kürdistan açýsýndan tartýþýlamaz. Ayný þey Türkiye’de komünist parti olarak örgütlenme açýsýndan da geçerlidir. Seksiyon örgütlenmesini yalnýzca Kuzey Kürdistan açýsýndan ele almak Türkiye-merkezli düþünmektir. Türkiye’deki proletaryaya, bu anlamda olmak üzere, ayrýcalýk tanýmaktýr. Evet, ezilen ulus proletaryasýdýr diyerek, komünist örgütlenme söz konusu olduðu sürece, Kuzey Kürdistan proletaryasýna ayrýcalýk tanýnamaz ya da onun lehine eþitsizlik yapýlamaz. Ama seksiyon örgütlenmesini yalnýzca Kuzey Kürdistan açýsýndan düþünmek ve tartýþmak da tersini yapmaktýr. Proletaryanýn sayýsal bakýmdan asýl olarak Türkiye’de toplanmýþ olmasý, büyük sanayi ve ticaret merkezlerinin Türkiye’de kurulmuþ olmasý örgütlenme politikasý bakýmýndan soruna genel yaklaþýmda bir deðiþiklik yapmaz. Proletaryanýn Türkiye’de fazla olmasý örgütlenme politikasýnýn özünü deðil, uygulanma biçimlerini, örgüt çeþitlerini ve en önemlisi de devlet ölçeðindeki sýnýf savaþýmýnda taþýnan önem ve oynanan rolü etkiler. Þu tartýþýlmaz bir gerçektir ki, kapitalist geliþme bakýmýndan Kuzey Kürdistan’a göre ileri olan Türkiye’deki proletarya devlet ölçeðinde motor ve önder rolü oynayacaktýr. Yalnýzca proletaryanýn yapýsý deðil, son kýrk yýlýn deneyleri de bunu gösterir. Özgül bölgesel sorunlar ve buna baðlý olarak asgari program ve stratejideki kýsmi farklýlýklar, özerk örgütlenme yerine tamamen baðýmsýz, ayrý örgütlenmenin gerekçesi yapýlamaz. Proletarya hem ulusal baðýmsýzlýk, hem demokrasi, hem de sosyalizm savaþýmýný bir arada yürütür. Bu farklý nitelikteki savaþým biçimleri için farklý partiler gerekli deðildir. Yalnýzca asgari programa iliþkin farklýlýklardan dolayý tamamen ayrý, baðýmsýz bir örgütlenme marksist-leninist teori açýsýndan ciddi olarak savunulamaz. Hele de sadece Kürt komünistlerinden oluþan bir parti. Birleþik komünist partisi, kendisini oluþturan bölgesel partiler aracýlýðýyla farklý koþullara uygun düþen farklý programlar oluþturur, farklý stratejiler ve taktikler izler. Somut koþullar tersini gerektirmediði sürece, belirli bir devletin sýnýrlarý içinde bütün etnik kökenlerden proleterlerin ortak sýnýf örgütlerinde, bu arada tek bir komünist partide birleþtirilmeleri bir ilke sorunudur. (Olanaklý olan her koþulda bütün ülkelerin iþçileri ve komünistleri tek ve bölünmez sýnýf örgütlerinde ve bir dünya komünist partisinde örgütlenmelidirler). Yani, nesnel ve öznel koþullar elveriþli olduðu halde bir tek parti içinde örgütlenmemek kabul edilemez. Bu, proletaryanýn sosyalizm savaþýmýnda belirli bir devleti kendine temel almasýndan dolayý böyledir. Proletaryanýn kapitalist burjuvaziye karþý savaþýmý öncelikle “ulusal” bir mücadeledir, denilirken anlaþýlmasý gereken budur. Ancak, ortak örgütlenme gereði, açýklandýðý gibi, bölgesel komünist örgütlerin ya da partilerin kurulamayacaðý anlamýna gelmez. Belirli bir devletin sýnýrlarý içinde merkezi tek örgüt düþüncesiyle çeliþmez bu. Yeter ki, bölgesel örgütler ya da partiler merkezileþsinler. Proletaryanýn iki özerk partide örgütlenmesi ilkesel olarak doðru olduðu gibi, varolan öznel ve nesnel koþullar bakýmýndan da en elveriþli olanýdýr. Her iki özerk parti içinde de farklý etnik kökenlerden komünistler olacaktýr. Bütün etnik kökenlerden iþçilerin bu denli birbirlerine karýþtýklarý bir devletin sýnýrlarý içinde baþa türlü de olamaz. Bugünün gerçekleri Kürt olan proleterlerin ezici bir çoðunlukla Türkiye bölgesel partisi içinde örgütleneceðini gösterir. Þu yalýn nedenle ki, Kürt proleterleri büyük bir çoðunlukla Türkiye’de çalýþmakta ve yaþamaktadýr. Her iki parti, proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn örgütlenmesi ve yürütülmesi bakýmýndan bölgesel özerkliðe sahiptir. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn bölgesel sorunlarýnýn çözümü ile devlet ölçeðindeki sorunlarýnýn çözümü için savaþým verimli bir biçimde birleþtirilmelidir. Bölgesel dar görüþlülük kabul edilemez. Politik sorunlar ulusal ya da bölgesel dar görüþlülük görüþ noktasýndan deðil, bütün devlet açýsýndan formüle edilmelidir. Parça-bütün diyalektik iliþkisi burada da geçerlidir. Bölgesel ya da özerk partiler, proletaryanýn kapitalizme karþý savaþýmýnda belirli bir devletin sýnýrlarýnýn temel alýndýðýný unutamazlar. Proletaryanýn görüþ noktasýndan, sýnýf sorunu ulusal sorunun önünde olduðu için, proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn örgütlenmesinde can alýcý nokta, tartýþýlan baðlamda, bu savaþýmýn devlet ölçeðinde merkezileþtirilmesidir. Zaten merkezi parti örgütlenmesi gereksinimi de buradan ileri gelir. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn çýkarlarý merkezi bir partiyi gerektirmeseydi, bölgesel partilerin demokratik ilkelere uygun olarak merkezileþtirilmeleri diye bir sorun da olmayacaktý. Proletaryanýn sýnýf savaþýmýnýn merkezileþtirilmesi olmayan birleþik bir parti anlamsýzdýr. Proletaryanýn sýnýf bakýþ açýsýndan birleþik parti, Kürt proleterlerinin asýl olarak Türkiye’de bulunmalarýndan dolayý daha bir zorunluluktur. Sýnýf bilinçli proletarya ve bütün komünistler bakýmýndan her þeyin üstünde tutulmasý gereken temel sýnýf çýkarlarý ve özel olarak anmak gerekirse, sosyalizm uðruna savaþýmýdýr. Bundan dolayýdýr ki, Kürt ulusunun sömürge boyunduruðu altýnda tutulan bir ulus olmasý genel ulusal sorunlarýn ön plana çýkarýlmasýný gerekli kýlmaz. Ýþçi sýnýfý açýsýndan, genel ulusal sorunlar içinde kendi sýnýfsal sorunlarý ve çýkarlarý her zaman ön plandadýr. Komünistler bir ulusun kendi politik geleceðini kendisinin belirlemesi ilkesini kayýtsýz koþulsuz savunurlarken, proletaryanýn kendi politik geleceðini kendisinin belirlemesini her þeyin üstünde tutarlar. Bilimsel Sosyalizmci bakýþ açýsýndan, proletaryanýn ve sosyalizmin sorunlarýnýn ve çýkarlarýnýn genel ulusal demokratik sorunlar ve çýkarlar içinde ikincil duruma düþürülmesine izin verilemez. Örneðin, parçalanmýþ Kürdistan’ýn birleþtirilmesini birinci plana yerleþtirenler ve proletaryanýn örgütlenmesi sorununa bu açýdan bakanlar, Kürdistan proletaryasýnýn da temel sýnýfsal çýkarlarýna zarar veren bir tutum içindedirler. Türkiye proletaryasý ile Kuzey Kürdistan proletaryasýnýn savaþýmda ve örgütte birlikleri için elveriþli nesnel ve öznel koþullar varolduðu halde Kuzey Kürdistan’da ve Kürdistan’ýn bütün parçalarýnda ayrý, baðýmsýz olarak örgütlenme politikasý , hem Türk, hem de Kürt kapitalistlerinin ve emperyalistlerin sömürülerini, ideolojik ve politik hegemonyalarýný sürdürmelerine yardýmcý olan bölücü bir politikadýr. Kürt ulusunun ulusal kurtuluþunu (ulusal sorun) proletaryanýn sýnýfsal kurtuluþunun (sýnýf sorunu) önüne çýkaranlar, sýnýf sorunu ile karþýlaþtýrma içinde ikincil olan ulusal sorunu ön planda tutanlar yalnýzca proletaryanýn kapitalist sömürü ve baskýdan kurtuluþu uðruna yürüttüðü savaþýmýna zarar vermekle kalmýyorlar, ayný zamanda Kürt ulusunun ulusal kurtuluþa kavuþmasýný da geciktiriyorlar. (Bütün Kürdistan ölçeðinde örgütlenme politikasýnýn, bugünün bölgesel politik gerçekleri bakýmýndan ne denli hayalci, ne denli olasýlýk dýþý ve ne denli oyalayýcý olacaðýna ileride deðinilecektir.) BÖLÜM 2 Bu bölümde ulusal soruna iliþkin çözüm önerileriyle proletaryanýn komünist örgütlenmesi sorununa getirilen çözüm önerileri arasýndaki iliþkiyi ele alacaðým. Herhangi bir ülkede ulusal soruna iliþkin önerilen çözüm ile proletaryanýn örgütlenmesi sorununa, sýnýfsal olan bir soruna, iliþkin çözüm önerisi arasýnda dolaysýz bir bað vardýr. Ulusal sorunun çözümüne iliþkin olarak ayrý bir ulusal devlet planý/çözüm önerisi, proletaryanýn örgütlenmesinde diðer etnik kökenli proletaryadan baðýmsýz, ayrý örgütlenmenin savunusu anlamýna gelir. Birleþik demokratik ya da sosyalist bir devlet sistemi içinde birlikte, yan yana yaþama planý/çözüm önerisi ise ortak örgütlenme demektir. Ýkincisini þöyle de açýklayabiliriz: özerk cumhuriyetlerin federasyonu planý/çözüm önerisi, özerk örgütlerin/partilerin birleþtirilmesi demektir. Baðýmsýz ulusal devlet ve ayrý örgütlenme önerisine karþý ayný devletin sýnýrlarý içinde ortak örgütlenme önerisi Kürt ulusal sorununa iliþkin olarak baþlýca iki çözüm önerisi vardýr; ve bu iki öneriye proletaryanýn politik örgütlenmesine iliþkin iki çözüm önerisi denk düþer. Ulusal soruna iliþkin baþlýca çözüm önerilerinden biri, Kürt ulusunun kendi politik geleceðini baðýmsýz bir ulusal devletten, ya da Türkiye’den politik bakýmdan ayrýlmaktan yana kullanmasýný savunan, bu anlamda da Kürt ulusunun ayrý bir ulusal devlet olarak örgütlenmesini mutlaklaþtýran bir öneridir. Bu tür görüþ sahiplerinin Kuzey Kürdistan proletaryasýnýn parti olarak örgütlenmesi sorununa iliþkin olarak ileri sürdükleri çözüm önerisi, Türkiye proletaryasýnýn parti olarak örgütlenmesinden tamamen baðýmsýz, ayrý bir partidir. Bu görüþü þöyle formüle etmek olanaklý: baðýmsýz ulusal devlet ve baðýmsýz komünist partisi. Diðer baþlýca çözüm önerisi, Kürt ulusu ile Türk ulusunun (ve doðallýkla etnik azýnlýklarýn da) demokratik ya da sosyalist bir toplum ve devlet sisteminde özgürce birlikte yaþamalarý ve her bir ulusun nüfus çoðunluðunu oluþturduðu bölgelerde (Türkiye ve Kuzey Kürdistan) bölgesel politik özerkliðe sahip olmalarýdýr. (Geleceðin sosyalist devleti federatif sosyalist devletlerin birliði olarak örgütlenebilir.) Bu çözüm önerisi Kürt ulusunun kendi politik yazgýsýný ille de baðýmsýz bir ulusal devlet olarak örgütlenmekten yana kullanmayacaðý görüþ noktasýndan hareket eder. Ulusal soruna iliþkin bölgesel politik özerklik ya da federatif cumhuriyetler çözüm önerisi, her iki ulustan proletaryanýn da bölgesel özerk partilerinin merkezi olarak örgütlenmesini öngörür. (Devlet örgütlenmesinde federasyon ilkesinin uygulanmasýyla parti örgütlenmesinde bölgesel örgütlenmenin karýþtýrýlmamasýna özellikle dikkat edilmelidir). Bu çözüm önerisi þöyle formüle edilebilir: bölgesel özerkliði içeren birleþik devlet ve bölgesel özerk partilerin merkezi birleþik parti olarak örgütlenmesi. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken nokta, bölgesel özerklik çözüm önerisinin bölgesel/özerk parti çözüm önerisini içeriyor olmasýdýr. Bilindiði gibi, bölgesel özerklik, içiþlerin bölgede özerk biçimde yürütülmesi demektir. Buna proletaryanýn örgütlenmesi de dahildir. Bölge proletaryasý, örneðin sosyalist bir devlette, bölgesel özerk parti olarak örgütlenme hakkýna sahiptir. Önemli olan proletaryanýn çok yönlü görevlerinin gerçekleþtirilmesinde ve özel olarak sosyalist toplumun kuruluþ çalýþmasýnda en uygun düþen örgütlenme biçiminin bulunmasýdýr. Tarihsel deneyim, bu sorunda ulusal özelliklerin rol oynadýðýný tanýtlanmýþtýr. Sosyalizmin çýkarlarý toprak ve nüfus bakýmýndan büyük, yeraltý ve yerüstü kaynaklarý ve becerili insan gücü bakýmýndan zengin büyük devletlerin kurulmasýný gerektirir. Yani, küçük devletlere bölünmek proletaryanýn sýnýfsal çýkarlarýnýn zararýna olur. Bu nedenledir ki, olanaklý olan her durumda, olabildiðince büyük sosyalist devletler olarak örgütlenmek, gerek tek tek ülkelerde, gerekse dünya ölçeðinde sosyalizmin kuruluþu bakýmýndan büyük önem taþýr. Sýnýf bilinçli proletarya, ister ezen ulustan olsun ister sömürge/ezilen ulustan, kendisi için ille de ayrý bir ülke ya da ayrý bir devlet isteminde bulunmaz. Olanaklý olan her durumda baþka uluslardan proletarya ile ayrý ülke ya da devlet sýnýrlarý içinde sosyalizmin kuruluþu çalýþmasýna giriþmekten yanadýr. Devlet sýnýrlarýnýn ortadan kaldýrýlmasýný isteyen enternasyonalist proletaryanýn sýnýf görüþ noktasýndan baþka türlüsü de olamaz. Ýlle de ayrý bir ülke ya da devlet istemi burjuva bir istemdir ve proletaryanýn sosyalizm savaþýmýna yabancýdýr. Politik sýnýrlarýn þu ya da bu olmasý, proletaryayý kendi sýnýf savaþýmýnýn, toplumsal kurtuluþunun gerekleri bakýmýndan ilgilendirir, yoksa ulusal geliþmenin gerekleri bakýmýndan deðil. Ýþçilerin kurtuluþu ulusal deðil, toplumsal bir sorundur. Komünistleri asýl ilgilendiren ulusun kendi yazgýsýný tayin etmesi deðil, ulusu oluþturan sýnýflardan biri olarak proletaryanýn kendi yazgýsýný tayin etmesidir. “ Öteki sorunlarda olduðu gibi uluslarýn kaderlerini tayin etme sorununda da bizim her þeyden önce ilgilendiðimiz nokta belirli bir ulus içinde, proletaryanýn kendi kaderini tayin etmesidir.” (Lenin, Uluslarýn Kendi Kaderlerini Tayin Hakký, Sol Yayýnlarý, s. 92). Bütün uluslardan ve ulusal azýnlýklardan proletaryanýn sosyalist çýkarlarý tek bir komünist partisini gerektirir. Proletaryanýn savaþým birliði örgüt birliði ile pekiþtirilmelidir. Proletaryanýn komünist partisi olarak örgütlenmesi tartýþmalarýnda sorunun özü, kapitalizme karþý savaþým ortaklýðýnýn örgüt ortaklýðýna götürülmesi ve böylece bu savaþýmýn merkezileþtirilmesi ve sürekliliðinin saðlanmasýdýr. Merkezi ve sýký bir biçimde örgütlenmiþ Türkiye kapitalizmine karþý, merkezi ve sýký örgütlenmiþ bir savaþým olmaksýzýn, sosyalizm için savaþýmýn baþarýlý olmasý beklenemez. Ayný kapitalist sistem içinde ayný kapitalistler tarafýndan sömürülen ve ayný devlet tarafýndan baský altýnda tutulan bütün etnik kökenlerden proleterlerin ayný partide örgütlenmelerinden ve böylece savaþýmýn sürekliliðini saðlamaya çalýþmalarýndan daha doðal , daha anlaþýlýr ne olabilir ki? Sorun devlet ölçeðinde merkezi olarak örgütlenmiþ kapitalizme karþý devlet ölçeðinde merkezi olarak örgütlenmiþ sosyalizm savaþýmý sorunudur. Böylesi can alýcý bir sorunda proleterler arasýndaki ulusal farklýlýklarý öne sürerek ve sömürge ya da ezilen bir ulusun varlýðýný gerekçe göstererek proletaryanýn sosyalizm savaþýmýnýn merkezileþtirilmesine karþý çýkýlamaz. Bu merkezileþmenin temel aracý, olmazsa olmazý da birleþik ya da ortak bir marksist-leninist komünist partisidir. Proletaryanýn sosyalizm uðruna savaþýmýnýn tarihi baþka temel bir araç yaratmamýþtýr. Proletaryanýn örgütlenmesinde ezen ulusun proleterleri ile ezilen ulusun proleterlerinin sýnýfsal çýkarlarýnýn korunmasý temeldir. T.C sýnýrlarý içinde ezen ulusun proletaryasý yalnýz Türkiye’de deðil, Kuzey Kürdistan’da da bulunmaktadýr. Kuzey Kürdistan’daki Türk olan (göçmen) iþçiler Kuzey Kürdistan’da kurulacak komünist partisi içinde örgütlenmelidirler. Asýl olan proletaryanýn temel politik ve ekonomik çýkarlarýdýr. Örgütlenme biçimi ve çalýþma yöntemleri bu temel çýkarlara baðlýdýr. Bunlarý gerçekleþtirmenin araçlarýdýrlar. Ulusal kimliði ne olursa olsun, bütün proleterlerin temel ekonomik ve politik çýkarlarý, yerel düzeydeki bütün komünist politik örgütlerin örgütsel birliðini gerektirir. Bütün uluslardan proleterlerin tek sýnýf örgütlerinde birleþmeleri yönünde olan tarihsel geliþme göz ardý edilemez. Bu tarihsel eðilim hesaba katýlmaksýzýn proletaryanýn komünist partisi olarak örgütlenmesi sorunu ele alýnamaz. Tarihsel-toplumsal geliþme, olanaklý olan her yerde tek ve bölünmez sýnýf örgütleri kurulmasýný zorunlu kýlar. Bölünmez sendikal hareket Kuzey Kürdistan proletaryasýný tamamen ayrý komünist örgüt ya da partide örgütleme politikasý, yalnýzca komünist hareketi bölmek deðil, diðer tür örgütlenme biçimlerinin yaný sýra, proletaryanýn sendikal hareketini, sendikal örgütlenmesini de bölmek demektir. Bölünmüþ bir sendikal hareket bölünmüþ bir iþçi sýnýfý hareketi demektir. Proletaryanýn bir tür örgütünün bölünmesi, kaçýnýlmaz olarak, diðer tür örgütlerin de bölünmesine götürür. Örgütün bölünmesi savaþýmýn bölünmesi demektir. Bu ikisi arasýnda diyalektik bir iliþki olduðu iyice kavranmak zorundadýr. Sorunun özü savaþýmýn örgütlenmesidir. Bir baþka deyiþle, örgüt savaþým içim vardýr. Bu anlamda sorulmasý ve yanýtlanmasý gereken soru þudur: Proletaryanýn birleþik savaþýmý mý, yoksa yalnýzca proleter dayanýþma mý? Baþka türlü sorulacak olursa: Türkiye proletaryasýyla Kuzey Kürdistan proletaryasý arasýndaki iliþkiler dolaysýz yedekler arasýndaki iliþkiler midir? Birleþik savaþým birleþik örgütleri zorunlu kýlarken, karþýlýklý dolaysýz yedeklik iliþkileri örgütler arasýnda baþka türlü iliþkilerin kurulmasýný gerektirir. Sendikal hareketin bölünmesi konusuna dönelim. Coðrafi bölgelere göre örgütlenme görüþünün benimsenmesi ve uygulanmasý durumunda, merkezi sendikalarýn þubelerinin karþýsýna yerel örgütlenmeleri ve þubeleri çýkarmak kaçýnýlmaz olur. Ayrý sendikalar örgütlemek, örneðin Kuzey Kürdistan proletaryasýnýn ayrý komünist örgütlenmesi politikasýnýn bir bileþeni olmak zorundadýr. Proletaryanýn sendikal örgütlenmesinde þöyle bir durum çýkar ortaya: enternasyonal bileþime sahip sendikalarýn yaný baþýnda Kuzey Kürdistan iþçi sýnýfýnýn bir bölümünün, hatta yalnýzca bir bölüm Kürt olan iþçinin sendikalarý. Ayný fabrikada ya da iþyerinde iki ya da daha çok sayýda sendika. Sendikal bölünmüþlüðün aþýrý kronikleþmesidir bu. Çözüm nerededir? Belirli bir devletin sýnýrlarý içinde sendikal savaþým bütün sendikalarýn merkezileþtirilmesini gerekli kýlar. Bu iyice anlaþýlýr olmalý. Ne var ki, bunu kabul etmek ve açýklamakla sorun çözülmüþ olmuyor. Ýþçi sýnýfý hareketinin T.C.’nin her iki bölgesindeki özellikleri, sorunlarý ve görevleri nasýl ki bölgesel komünist örgütlenmeyi gerekli kýlýyorsa, ayný durum sendikal örgütlenme bakýmýndan da geçerlidir. Yani, sorunun çözümü sendikal örgütlenme sorununda da bölgesel ya da özerk örgütlenmede yatýyor. Coðrafi bölgelere, hatta etnik kökenlere göre parçalanmýþ bir iþçi sýnýfý hareketi (sendikal hareketin bölünmesinin anlamý budur) temeline dayanan merkezi ve birleþik bir komünist hareket olanaksýzdýr. Komünist hareket bilimsel komünist teoriyle iþçi sýnýfý hareketinin birliðiyse eðer, bu ikinci hareketin parçalanmýþ deðil, olanaklý olan en büyük ölçüde bütünleþmiþ olmasý gerekir. Yazýnýn devamý... Dipnotlar: (1) “Ulusal Sorun ve Komünist Örgütlenme” baþlýklý broþürüm (1989) ve Türkiye Komünist Ýþçi Hareketi tarafýndan hazýrlanan tasarýyý konu alan “ ‘Kürt Ulusal Sorunu ve Tutumumuz’ Baþlýklý Yazýya Ýliþkin Bazý Notlar” (1990) baþlýklý yayýmlanmamýþ yazým bu “yeni” broþürün ana gövdesini oluþturuyorlar. (2) Kuzey-batý Kürdistan ya da, belirli bir devletin politik sýnýrlarý içinde yer alýyor olmasý nedeniyle Türkiye Kürdistaný adý da kullanýlabilir. Politik ve ekonomik ilhakýn, yani sömürge olgusunun kanýksanmasý ve Türk þovenizminin güçlü etkisinin varlýðý gibi nedenlerle Türkiye Kürdistaný adýnýn kullanýlmasý tercih edilmedi.
|
|
|